Ukrayna İşgali Sonrası Ne Olacak?

Ukrayna işgali sonrası ne olacak? Rusya’nın kazanması veya kaybetmesi küresel düzeni nasıl etkileyecek? Yeni bir dünya mı kuruluyor yoksa eski düzen devam mı edecek?

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısı sonrası dünya nasıl şekillenecek? Rusya’nın kazanması veya kaybetmesi küresel düzeni nasıl etkileyecek? Yeni bir dünya mı kuruluyor yoksa eski düzen devam mı edecek? İşte 24 Şubat’ta başlayan Ukrayna topraklarının Rus ordusu tarafından işgalinin muhtemel etkileri merakla bekleniyor. Tarihçiler tarih yapmaz ancak olayların akış ve etki sırasına göre tarihi yazarlar. Bugünün tarihini de gelecek nesillere aktaracak olan kişiler şüphesiz iletişim ve teknoloji çağı olan milenyumu şaşkınlık içinde anlatacaklardır. Dünyanın küresel bir köy haline geldiği bu asırda geleneksel savaşların varlığı bir yanıyla şaşkınlık diğer yanıyla korkuyla takip ediliyor. Üçüncü dünya savaşının esamisi bile yürekleri sarsıyor.

UKRAYNA’NIN İŞGALİ

Rusya lideri Vladimir Putin’in emriyle başlayan Ukrayna’nın işgali bütün dünyanın gözleri önünde cereyan ediyor. Avrupa’nın kapısındaki savaş şimdilik bir mülteci akınıyla Avrupa’yı etkilemiş görünüyor. Durumun bütün Avrupa’yı içine alacak bir savaşa dönüşmemesi için oldukça hassas dengeler yürütülüyor. Savaş, beklenildiği üzere sadece Rusya’yı değil, küresel ekonomileri de vurmuş ve başta enerji olmak üzere hemen her ürünün fiyatını artırmış durumda. Dünya Putin’i durdurmak için yeni bir yöntem deniyor. Bir yandan Rusya küresel ölçekte dünyadan izole edilirken diğer yandan Rusya’ya karşı savaşta kullanılmak üzere Ukrayna ordusuna hem mühimmat hem de gönüllü perdesi altında askerler gönderiliyor.

Analistlerin ilk sorgusu bu savaşın nasıl bitebileceğiyle ilgili. Zira savaşın nasıl biteceği soğuk savaş sonrası oluşan yeni jeopolitik dengeler açısından önemli değişimlere gebe. Savaşın başında oldukça sert bir tutum benimseyen, Batı’yı tehdit eden Putin açısından savaşın kazanılması tek çözüm olarak görünüyor. Putin’in en büyük hedefi Kiev’de Batı yanlısı olmayan ve daha açıkçası Rusya yanlısı bir yönetim kurmak. Bunu 2014 yılı öncesi Ukrayna iç siyasetine müdahale ederek yapmaya çalıştı ama başarılı olamadı.

Şimdi ülkeyi doğudan işgal edip, kuzeyden başkent Kiev’e girmeye çalışarak gerçekleştirmek istediği hedef aynı; Kiev’i siyaseten ele geçirmek. Savaşın seyri şimdilik böyle bir geleceğe işaret etmiyor. Bu durum Ruslar açısından oldukça tehlikeli. Zira 1999’dan beri yani 22 yıldır ülkeyi yöneten Putin Ruslar açısından yeniden büyük Rusya’nın mimarı olarak görülüyor. Ruslar Putin ile yeniden dünya sahnesine döndüklerini hissediyorlar.

RUSYA’NIN ZAFER KAZANMASI ŞART

Putin döneminde Rus ekonomisi sadece büyümedi, özellikle doğalgaz ile Avrupa’yı hegemonya altına alabilecek bir güce de kavuştu. Ruslar Sovyetler Birliği sonrası dünya halklarıyla yeniden tanışma ve kaynaşma imkânı buldular. Kendilerini özgür dünyanın bir parçası olarak hissettiler. Bugün ise Ukrayna işgali sonrası dünyadan izole edilişlerini izliyorlar. Putin bir yandan uygulanan ambargolara, diğer yandan ülkede giderek kötüleşen ekonomiye karşı koymak durumunda. Tabii bu arada Ukrayna işgalinde de bir zafere ulaşması şart.

İşgal girişiminde kayda değer bir ilerleme sağlayamayan Putin’in Kiev’de bu saatten sonra kukla bir yönetim kurması artık imkânsız görünüyor. Zira bu işgalle birlikte Ukrayna yeniden ulus olduğunu hatırladı ve topyekûn direniş bu bilinci daha da güçlendiriyor. Putin’in şimdi elinde fazla seçenek yok. Ya büyük sivil kayıplarını göz önüne alıp başkent Kiev’e kuvvetli bir taarruz başlatacak ya da savaşı düşük tonda devam ettirip ele geçirdiği bölgeleri barış masasında bir kart olarak kullanacak. Her iki çözüm de gerek Ruslar açısından gerek küresel oyuncular açısından Rusya’nın yenilmiş olduğu şeklinde algılanacak.

RUSYA ARTIK YENİLMEZ DEĞİL

Rusya artık yenilemez askeri güç olduğuna dair imajını kaybediyor. Bu durum, müttefik ülkelerin askeri potansiyellerini de olumsuz etkileyecek. Örneğin varlığını Rusya’nın askeri gücüne dayandıran Suriye rejimi yeni bir sürece girecek. Rejimin Soçi mutabakatı çerçevesinde oturduğu Cenevre’deki barış masasındaki şımarıklığı sona erecek. Muhalifleri umursamayan ve kabul edilemez şartlar ileri süren rejim, bundan sonra daha makul bir pozisyon takınacak. Bu da Türkiye’deki Suriyeli sığınmacı misafirlerimiz konusunun çözümü olabilir.

ABD açısından baktığımızda ise bugün itibariyle Washington’da yüzlerin güldüğünü görüyoruz. Joe Biden yönetimi tek asker kaybetmeden Rusya’nın kolunu kanadını kopardığını düşünüyor. İki temel tehditle kendini kuşatılmış hisseden ABD, Rusya’yı aradan çıkarmış ve artık tek muhatabı Çin ile baş başa kalmış olacak.

Rusya sahip olduğu doğal zenginlikle her halükârda dünya ekonomisi açısından etkinliğini sürdürecek. Zira dünya enerji piyasalarının etkili bir oyuncusu olan Rusya sadece sahip olduğu petrol ve doğalgaz ile değil aynı zamanda tarım ve endüstri ürünleriyle de dünyanın birçok ülkesi için temel tedarikçilerden biri. Savaşın Ruslar tarafından kaybedildiği algısı Moskova’da siyasi bir değişiklikle birlikte, Rusya’yı ekonomik içe kapanıklığa itebilir.

ORTA ASYA’NIN GELECEĞİ

Rusya’nın yenilgisi Orta Asya ülkelerinin de tam bağımsızlıkları için ikinci bir Sovyet çöküşü olarak tanımlanabilir. Yeni dönemde ABD’nin AB üzerinden üstünlüğünü pekiştirmesi ve kaybettiği imajını yeniden kazanması muhtemeldir. Ancak bundan sonra ABD’nin savaşlardan daha fazla ekonomik kalkınmaya ve dünya pazarlarına teknoloji satmaya ağırlık vereceği kesin.

Diğer yandan Türk cumhuriyetleri arasında kurulan Türk Devletleri Teşkilatı Ukrayna savaşı sonrası daha güçlü ve bağımsız ilişkiler kurabilecek ve bu durum ülkelerin kalkınmasında etkin bir rol oynayacaktır. Sonuç olarak Putin’in adeta Rus ruleti oynadığı Ukrayna işgali, soğuk savaş sonrası ortaya çıkan Batı hegemonyasını bir kez daha pekiştirecek gibi görünüyor.      

Kaynak: Metin Mutanoğlu, Altınoluk Dergisi, Sayı: 434

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.