Toptan Tövbe

Şimdi ne mi olacak? Sabredeceğiz, tövbe edeceğiz... Hem de toptan... Küçük büyük ayrımı yapmadan, bilerek veya bilmeden işlediğimiz bütün cürümlerimiz için, hem de hep birlikte...

Rabbimiz Kur’an-ı Kerim'de biz müminlerden tövbe etmeyi ister. Çünkü bizim arada bir hata yapabileceğimizi, yanılacağımızı, bilerek veya bilmeyerek değişik yanlışlara düşeceğimizi bilir ve bunun varlığına da kabul eder. Hatta bir hadis-i Şerifte Resulullah (s.a.v.) “Canım, kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki, siz hiç günah işlememiş olsaydınız, Allah sizi yok eder, yerinize günah işleyip Allah’tan bağışlanma dileyecek bir millet getirir de onları bağışlardı” (Müslim, Tevbe 11) diye buyurur. Yani bizden sıfır günahsızlık değil de günah işleyebilen, bilahare de günahlarını idrak edip, sonra tövbe eden kul olmamızı arzu eder.

ALLAH’A TÖVBE EDİN

Hal böyle olunca da Kur’an-ı Kerim'de tövbeye ait bir kısım farklı özellikler de zikredilir. Mesela bunlardan biri “nasuh” tevbesidir. Nasuh tevbesi; bir daha o günaha dönüp bakmamak, gerçekten ondan uzaklaşmak ve arasına mesafe koymaktır. Ama makbul bir tevbe için üzerinde titizlikle durulması gereken bir başka husus daha varmış. Rabbimiz bizlerden aynı zamanda “toptan tevbe” istiyor. Ayeti kerimede şöyle buyuru; “Hepiniz Allah’a tövbe edin, ey mü’minler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz.” (Nur süresi 31) Allah kullarını bireysel tövbelere çağırırken, kula işlediği onlarca günah içinden sadece birisine tövbe ederek, bir tek hatadan dönmesini ve diğerlerine devamını hoş bulmaz. Bunun yanında benzeri hataları işleyen bir toplumda kullardan birinin tevbe edip bu hatadan dönmesine rağmen diğerlerinin kaldığı yerden devamını kabul etmez. Bu nedenle Allah bizleri toptan tevbeye davet eder.

Son zamanlarda ülkemiz farklı sıkıntıları yaşıyor. Uzun bir süre kuraklıktan şikâyet ettik. Bir türlü gelivermeyen Rabbimizin rahmeti bizi korkuttu. “Falanca şehrin şu kadar zamanlık su rezervi kaldı, tehlike kapıda, yakında susuz kalacağız...” diye endişeleri dile getirildi. Üzüldük, endişelendik, ağladık, dua ettik. Tam da “kar yağıyor” derken deprem sadece evlerimizi değil yüreklerimizi de yıktı.

Şimdi ne mi olacak? Sabredeceğiz, tövbe edeceğiz... Hem de toptan... Küçük büyük ayrımı yapmadan, bilerek veya bilmeden işlediğimiz bütün cürümlerimiz için, hem de hep birlikte...

NEDEN TÖVBE ETMELİYİZ?

Bu tevbe seferberliği sadece günah işleyenleri, yalnızca bir hataya bulaşmış olanları kapsamayacak. İman eden bütün kullar; toptan ve gönülden Allah'a yalvaracaklar. İstiğfarı çoğaltacaklar. Günahlarından vazgeçecekler. Bizim millet olarak, ümmet olarak tövbelere ihtiyacımız var.

- Başı okşanmayı bekleyen ve unutulan yetimlerin yok edilmiş hakları için tevbe edeceğiz.

- Devasa görüntülerle yaptığımız, gayet müzeyyen bir halde ortaya koyduğumuz camilerimizin boş kalan safları için tevbe edeceğiz.

- Midelerini tıka basa doyururken buna gösterdiğimiz hassasiyeti kalplerini ve beyinlerini duyurmak için göstermediğimiz evlatlarımız için tevbe edeceğiz.

- Dünya nimetlerini elde etmeye verdiğimiz teşvikleri, başarıları ve ekonomik kazanımları için gösterdiğimiz hassasiyeti iman ibadet ve ahlakı için gösteremediğimiz neslimiz için tevbe edeceğiz.

- Fasıklardan gelen haberlere verdiğimiz değer ve reaksiyonları, Allah'ın haberlerine veremediğimiz için tevbe edeceğiz.

- Ayetlerini okuduğumuz ama yeterince anlayıp ahkâmını uygulayamadığımız Kitabı Kerim için tevbe edeceğiz.

Hem de toptan... Hep beraber...

Önce ailecek tövbelerimiz olmalı… Sonra mahallenin, şehrin, ülkenin tövbeleri yükselmeli. Beraber olduğumuz camiaların tövbesi unutulmamalı.

Kaynak: Haşim Akın, Altınoluk Dergisi, Sayı: 445

İslam ve İhsan

TÖVBE NEDİR, NASIL EDİLİR?

Tövbe Nedir, Nasıl Edilir?

TÖVBE DUASI

Tövbe Duası

TÖVBE İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Tövbe ile İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.