Tenim Mescidi Hakkında Bilgi

Ten‘îm Kâbe’ye en yakın Harem sınırıdır. Medine yönünde Harem sınırını teşkil eden Ten‘îm adını bölgedeki aynı kökten türeyen dağ ve vadi isimlerinden almıştır.

Mekke ile çevresinde, sınırları ilk olarak Cebrâil (a.s)’ın rehberliğinde Hz. İbrahim tarafından belirlenmiş ve Hz. Peygamber tarafından yenilenmiş olan saygın ve güvenli bölgeye “Harem bölgesi” denir. Bu bölgede oturanlara Mekkî (Mekkeli) denir. Bu bölgenin sınırları Kâbe’ye eşit uzaklıkta değildir. En yakını Mekke’ye 8 km. mesafede Medine yönünde “Ten’îm”; en uzak olanları ise Tâif yönünde “Ci’râne” ve Cidde yönünde Hudeybiye yakınlarındaki “Aşâir” dir. Diğerleri ise, Irak yolu üzerinde “Seniyyetü’l-Cebel”, Yemen yolu üzerinde “Edâtü libn” ve Arafat sınırında “Batn-ı Nemîre” dir. Harem bölgesi ile uzaktan Mekke’ye gelenlerin ihrama girme yerleri olan mîkatler arasında kalan alana “Hil bölgesi” denir.

Mekke’de veya genel olarak Harem bölgesinde oturanlar umre için Hil bölgesine çıkarak, meselâ Ten’îm veya Arafat gibi Harem bölgesi dışındaki bir yerden ihrama girmeleri gerekir. Ancak umrede ihrâma girmek için Hil’in en faziletli yeri Hanefî ve Hanbelîler’e göre “Ten’im”, sonra “Ci’râne”, sonra “Hudeybiye” dir. Nitekim Rasûlullah (s.a.s), Veda haccında Hz. Âişe’nin âdetli olması yüzünden eksik kalan umresini, kurban bayramından sonra, Ten’im’den ihrama girerek yapmasını bildirmiştir. Bu sırada Hz. Âişe’ye, kardeşi Abdurrahman eşlik etmiştir.[1] Ten’îm, Mekke merkezine 8 km. kadar uzaklıkta, Hil bölgesinin Kâbe’ye en yakın bir yeri olup, Mekke yerlilerinin umre için ihrama girdikleri yerdir. Günümüzde gerek yerlilerin gerekse ilâve umre yapmak isteyen âfâkîlerin ihrama girmek için tercih ettikleri Ten’îm bölgesi, mescidi, duş alma yerleri, ticaret merkezleri ve kolay ulaşım imkânlarıyla hac ve umre yapanların önemli bir ziyaret yeri halini almıştır.

Dipnotlar:

[1] Buhârî, Cihâd, 125, Umre, 6; Müslim, Hac, 135, 136; A. İbn Hanbel, III, 309, 394; Tirmizî, Hac, 91.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HZ. ÂİŞE’NİN (R.A.) UMRE NİYETİYLE İHRAMA GİRDİĞİ YER

Hz. Âişe’nin (r.a.) Umre Niyetiyle İhrama Girdiği Yer

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.