Tarîkatlarda Nasıl Bir Eğitim Usûlü Uygulanır? Mürşidin Yanındaki Mürîdi ile Uzaktaki Mürîdini Eğitmesi Aynı mıdır?

Tarîkatlarda nasıl bir eğitim usûlü uygulanır? Mürşidin yanındaki mürîdi ile uzaktaki mürîdini eğitmesi aynı mıdır?

Tarîkatlarda yaygın olarak kabûl edilen görüşe göre üç türlü eğitim usûlü vardı. Onlar da sohbet, halvet ve seyahatti. Sohbet şeyhle mürîdin aynı fizik ortamda bulunarak gerçekleştirdikleri mânevî beraberliğin davranışa yansımasıdır. Böyle bir fizîkî beraberlik önce zihnî birlikteliği, zihnî birliktelik de kalbî beraberliği doğurur. Kalbler bütünleşince duyguların transferi kolaylaşır. Duygular bütünleşince de şahsiyet transferi dediğimiz identification/aynîleşme meydana gelir. Bugün nitelikli beraberlik denilen şey de herhâlde budur. Buna tasavvufta in’ikâs/hâl yansıması ve insıbâğ/boyasına boyanma denir.

Halvet, merkezinde mücâhede ve riyâzat bulunan, daha çok yalnızlığı Hakk ile birlikteliği esâs alan erbaîn ve çile gibi unsurlar ihtivâ eden mânevî eğitim usûlüdür. Dergâhların halvethânelerinde ve çile odalarında, mürşidin gözü önünde gerçekleştirilen eğitim şeklidir.

Seyahat ise insan karakterindeki zaafların ortaya çıkarılıp tashîh ve tâmir edilmesi amacına yönelik olarak yaptırılan seyr u seferlerdir. Seyahat ve sefer, mânevî eğitimde önemli bir usûldür. Nitekim seyyâh ya da gezginci dervişler bu türden bir eğitime muhâtab olan sûfîlerdir. Mürşid mürîdini belli bir seyahat planıyla yönlendirir ve ona bir rota çizerek bu vesîleyle eğitim almasını sağlardı. Derviş gittiği yörelerde muhtelif sûfîlerle görüşür, onlardan ilim ve hâl alır, yolculuğun sıkıntılarına katlanarak sabrı ve insanlarla paylaşmayı öğrenirdi.

Bir de ikâmetgâhı şeyhin bulunduğu yere uzak olan dervişlerin durumu vardır. Bunların eğitimleri altı aylık veya bir yıllık periyotlarla görüşmek sûretiyle tâkip edilir. Derviş yaşadığı mânevî tecrübeleri mürşidine veya onun vekîline aktararak gelişimini şeyhinin önüne koyar ve tâkip buna göre gerçekleşir.

Mânevî terakkîde sürekli şeyhin yanında ve sohbetinde bulunan mı daha çok istifâde eder, yoksa uzakta bulunan mı? Bu konu hep tartışılmıştır. Mânevî eğitimdeki mesâfeleri ortadan kaldıracak bir yol bulunmuş ve şöyle denilmiştir: “Yanımdaki Yemen’de, Yemen’deki yanımda.” Burada ölçü muhabbet köprüsüdür. Muhabbet köprüsü sevenle sevileni birbirine rabteden râbıtadır. Râbıtası güçlü olan mürîd, uzakları yakın edecek bir iletişim imkânı bulur.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

EĞİTİM USÛLLERİNE GÖRE NE TÜR TARÎKATLAR VARDIR?

Eğitim Usûllerine Göre Ne Tür Tarîkatlar Vardır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.