Tahrim Suresi 7. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Tahrim Suresi 7. ayeti ne anlatıyor? Tahrim Suresi 7. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Tahrim Suresi 7. Ayetinin Arapçası:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَا تَعْتَذِرُوا الْيَوْمَۜ اِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ۟

Tahrim Suresi 7. Ayetinin Meali (Anlamı):

Ey inkâr edenler! Bu gün boşuna mazeret ileri sürmeye kalk­mayın! Çünkü siz dünyada ne yaptıysanız ancak onun cezasını çeke­ceksiniz.

Tahrim Suresi 7. Ayetinin Tefsiri:

Kişinin, sadece kendisini Allah’ın azabından kurtarmaya çalışması yeterli değildir. O, aynı zamanda, gücü yettiğince aile fertlerini de Allah’ın sevdiği kullar olacak şekilde yetiştirmekten sorumludur. Eğer onlar yanlış inanç, hal ve hareketleriyle cehennem yolunu tutmuşlarsa, gücü ölçüsünde buna engel olmaya çalışmalıdır. Onların sadece bu dünyadaki yeme, içme, barınma, huzur ve refahlarını değil, bundan daha fazla onların âhirette cehennem yakıtı olmamalarını da düşünmelidir. Bu hususa işaret etmek üzere Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek, âilesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinde çobandır, o da sürüsünden sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malından ve sürüsünden sorumludur.” (Buhârî, Ahkâm 1; Müslim, İmâret 20)

Âyet-i kerîme ve hadis-i şerife göre, âile fertlerinin ve bilhassa çocukların gözetilip korunmasından ve dînî terbiyesinden, daha ziyâde babanın sorumlu olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim bu âyet-i kerîme nâzil olduğunda ashâb-ı kirâm:

“–Yâ Rasûlallah! Kendimizi ateşten koruyabiliriz, ya ehlimizi nasıl koruyacağız?” diye sordular. Resûlullah (s.a.s.) şu cevâbı verdi:

“–Onlara Allah’a kul olmayı, tâat ve ibâdeti emredersiniz. Allah’a isyân etmekten ve günah işlemekten de sakındırırsınız. İşte bu onları korumak demektir.” (Âlûsî, XXVIII, 156)

Hak Dostu Ahmed er-Rufâî hazretlerinin çocuklara olan şu ilgi ve merhameti onlaru terbiyede mühim bir düstûru ortaya koymaktadır:

Hazretin yolu bir gün çocuklar topluluğuna uğradı. Her nedense çocuklar bundan korkup kaçtılar. O da çocukların peşine düştü; şöyle diyordu:

“- Hakkınızı helâl edin. Sizi korkuttum. Yine dönüp oyununuza devam edin.” (Velîler Ansiklopedisi, II, 512)

Dolayısıyla anne babaların, özellikle ailenin reisi olmaları hasebiyle, aile fertlerinin dinî terbiyesi açısından mesuliyetleri çok büyüktür. Bu konu hiç ihmal ve gevşeklik götürmeyecek derecede ciddidir. Çünkü özellikle gençlerin dini duygularını silip süpüren, nefsânî duygularını kamçılayan, onları mânevîyattan koparıp nefsin kulu kölesi yapan çok güçlü haricî tesirler söz konusudur. Okul, sokak ve çevre de bu açıdan faydadan çok zarar verecek bir mâhiyet taşımaktadır. Yazılı ve görsel medyanın, özellikle internetin yıkıcı tesirleri ifadeye sığmaz boyuttadır. Bütün bunlar karşısında nasıl bir dikkat ve gayretle çocuklarımızın dini terbiyelerine eğilmemiz gerektiği ortadadır. Eğer bunu başaramazsak, Cenâb-ı Hak bizleri küfre sürüklenip cehennemi boylamakla korkutmaktadır. Oraya varıldığında artık çok geç kalınmış olacak ve hiçbir mazeret kabul edilmeyecektir.

O halde tek çare çok ciddi ve samimi bir tevbedir:

Tahrim Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Tahrim Suresi 7. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.