Bir kimsenin oruçla yükümlü sayılması için müslüman, akıllı ve ergen olması yanında, bu ibadete güç yetirecek bir sağlığa sahip olması ve yolculukta bulunmaması da gereklidir.
Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı, bünyesindeki Yüksek Öğrenim Ünitesi’nin bu yıl ki mezunları için kapsamlı bir mezuniyet programı düzenledi.
Aziz MAhmud Hüdayi Vakfı, Suriye’de 2011 yılında başlayan savaş nedeniyle vatanlarını terk ederek, ülkemize sığınan Suriyeli muhacirlere yönelik yardım çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Suriyelilerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde ihtiyaç sahibi ailelere yiyecekten giysiye, battaniyeden beyaz eşyaya, bebek mamasından çocuk bezine sayısız yardımda bulunuyor.
Günümüzde Müslümanların yaşadığı her yerde türlü imkânsızlıklar ve zorluklar bulunuyor. O yerlerden birisi de Ulan Batur. Moğolistan'ın başkenti Ulan Batur'da Müslümanların yaşadığı sıkıntılar, insanı 'dertlendirecek' ölçüde. “Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda imân etmiş olmaz” (Buhârî, Îmân 7; Müslim, Îmân 71–72) diyen bir peygamberin ümmeti olarak, kendimiz için istediğimizi Ulan Batur'daki Müslüman kardeşlerimiz içinde istemeli, isteğimizi yapabilmek için gayretle çalışmalıyız.
Son dönemde Türkiye'de 'Allah'la ilgili kitapların çok satan kitaplar listesinde olmasını, Allah inancının popüler konulardan biri haline gelmesini, kısaca kitap satışları üzerinden insanlardaki “Allah” inancını İlmi Araştırmalar Merkezi (İLAM) öğretim görevlisi Sosyolog Eyüp Taşöz'le konuştuk.
Varlık ve zenginliğin hakîkî saâdeti, Allah yolunda infâk etmekle kazanılır. Allah rızâsı istikâmetinde infak ve hizmetlerde bulunabilmek için helâl ve temizinden kazanmak ve maddî imkânları gönle koymadan sarf edebilmek îcâb eder.
Efendimiz (s.a.v.), kendisinden, ezâ ve cefâlarından iyice bîzâr oldukları "müşriklere" lânet etmesini isteyen sahabilerine : “Ben lânetçi olarak değil, âlemlere rahmet olarak gönderildim.” buyurdular.
İnsanoğlu yaratılış itibârıyla tefekküre meyyâldir. Fakat insan aklını nefsânî hesapların dar hudutlarından kurtarıp hakka ve hayra yönlendirecek bir rehbere ihtiyaç vardır. En emin rehber ve kılavuz ise Allâh’ın kitâbı Kur’ân-ı Kerîm ve onun fiilî bir tefsîri olan Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’dir.
Aşırı tüketim, oburluk, lüks, gösteriş gibi israflar, sahâbe neslinin tanımadığı bir hayat tarzı idi. Onların zenginleri ağniyâ-i şâkirîn, fakirleri de fukarâ-i sâbirîn idi.
İnsanları Hakk’a ve hayra yöneltmek için dâimâ onların kalbine giden bir damar bulmak îcâb eder. Bunun da en kestirme yolu; cömertlik, şefkat ve affedebilmektir.
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
...Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.