irfan

Türkiye'nin Geleceği Eğitim Meselesinde

Gençlik, bir ülkenin geleceğe uzanan elidir. Gelecek hesabı olan ülkeler, gençliği iyi yetiştirirler. Gençliğin iyi yetişmesi demek, her bakımdan güçlü olması demektir; bedenen, zihnen, rûhen güçlü bir gençlik… Bunun da yolu, iyi bir eğitimden geçer.

Sükût Etmenin Fazileti

Asr-ı saâdet devrinden sükût etmenin faziletinin anlatıldığı bir kıssayı istifadenize sunuyoruz.

İbadette İstikrâr ve Sabrın Kazancı

Ne zaman olursa olsun, kalp ve beden âhengi içinde icrâ edilen bütün ibadetler, Cenâb-ı Hak ile beraberlik anlarıdır. Mârifetullâhʼa vesîle olan ilim, irfan, zikir ve sohbet meclisleri de gönlün ilâhî huzur ile dolduğu anlardır.

"şeriat, Tasavvuf, İlim, İrfan" Ne Demektir?

"Şeriat, tasavvuf, ilim, irfan" ne demektir? Alimlerin ve tasavvuf büyüklerinin anlatımıyla cevapları...

Mehmet Görmez İle Ümmetin Meseleleri Üzerine

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ile ümmetin meseleleri üzerine muhâsebe...

Allah Dostlarının Dört Özelliği

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve ashâbından sonra örnek alınacak zirve şahsiyetler, Hak dostu âlim ve ârif zâtlardır. Zira onlar ilim, irfan ve örnek ahlâklarıyla birer “Peygamber vârisi” mevkiindedirler.

Gana'da 'millet Camii' Açılıyor

Gana’nın başkenti Akra’da temaslarını sürdüren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Diyanet Vakfı ile Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı'nın desteğiyle inşa edilen Millet Camii ve Külliyesi'ni ziyaret ederek yapıyla ilgili yetkililerden bilgi aldı.

İlimsiz İrfan İrfansız İlim Ziyandır

Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin ilmî hüviyeti sâ­ye­sinde ulemâdan da birçok mürîdi vardı. Şeyhülislâm Hoca Sâdeddin Efendi, oğlu Es’ad Efendi gibi zâtlar, onun irşad halkasına katılanlardandı.

Hüdâyi Hazretleri'nin Şeyh Olarak İstanbul'a Gelişi

Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri’nin şeyh olarak İstanbul’a gelişi ve sonrasında neler yaşadığı şöyle anlatılıyor...

Kalbimizden Hayata Nasıl Bakabiliriz?

Dr. Adem Ergül, "Şekilcilik kolaycılıktır. Öze inmek zordur. Hâlbuki kalite, öze inişle doğru orantılıdır. Kişi, özünü pişirmeden hamlıktan kurtulamaz. Özün kemâli ise içte hapsedilen bir duygudan ibaret değildir. Hayata yansımayan öz, çürümeye ve sönmeye mahkûmdur. Öyle ise kalıptan kalbe, kalpten hayata bir bütünlük içinde mü’min-i kâmil olmak, insan-ı kâmil olmaktır." diyor.

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.