Seyyiat Ne Demek?

Seyyiat kelimesinin anlamı nedir? Seyyiat kelimesine örnek cümleler...

Sey­yi­at: Kö­tü­lük­ler, kö­tü fi­il­ler, gü­nah­lar anlamlarına gelir.

SEYYİAT KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Büyüklerimizden bir kıssa dinlemiştik:

Rivâyete göre mahşer günü bir kimsenin hasenâtı ve seyyiâtı tartılmış, bir tek hasenesi, yâni sevâbı çıkmış. Gerisi hep seyyiât, yâni günahlardan ibâret imiş. Bu adam, mü’min olmasına rağmen, günahları yüzünden cehenneme gönderilmiş. Giderken yolda dünyâda arkadaşlık etmiş olduğu bir kimseye rastlamış. Ona demiş ki:

«−Yâhu senin bu yolda ne işin var? Senin amellerin düzgündü. Beni bile îkaz edip dururdun. Hadi ben cehenneme gidiyorum, ama sen niye bu yoldasın?»

Arkadaşı cevap vermiş:

«−Benim de hasenâtım ve seyyiâtım tartıldı. Seyyieler bir tânecik fazla geldi. Bir seyyie miktârı yanmamak için onu anamdan-babamdan istedim alamadım, evlâdımdan istedim, alamadım. Her kime başvurdumsa hepsinin kendi hesâbı açık olduğundan, bana bir hasene vermediler. Bu yüzden bir seyyie miktârı yanmak için cehenneme gidiyorum.» deyince, arkadaşı:

«−İşe bak, benim de bir tek hasenem var. Bâri onu da sana vereyim de kendini kurtar.» demiş.

Cenâb-ı Hak bu günahkâr kulunun şu hareketinden ziyâdesiyle râzı olup buyurmuş:

«−Ey kulum! Sen ki sâhip olduğun bir tek haseneyi dostuna bağışlayabildin; senin de bütün seyyiâtını mahvettim, hasenâta çevirdim, onunla birlikte sen de cennete gir!» (Yazıcıoğlu Ahmed Bîcân, Envâru’l-Âşıkîn)

İşte bu hakîkatler bizlere rehber olmalıdır.

*****

Zekât, Allâh’ın zengine yüklediği asgarî bir borçtur. Hâlbuki buna ilâveten infak ve sadakalarda bir nisbet konulmamış ve buna mukâbil varlıklı kimseleri teşvîk için de bunların karşılığı olan sevab, aynen oruçtaki gibi gizli tutulmuştur. Cenâb-ı Hak geçmiş ümmetlerden farklı olarak ümmet-i Muhammed’in seyyiâtına (günahlarına) bire bir, hasenâtına (amel-i sâlihlerine) ise bire on karşılık verir. Buna ilâveten bire yedi yüze kadar, hattâ
bundan da ziyâde ecir ile mukâbele gören ameller de vardır.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.