Sema Ehlinin Yeryüzüne İnmesi Nasıl Olacak?

Sema ehli kimlerdir? Sema ehlinin yeryüzüne inmesi nasıl gerçekleşecek?

Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şefaati ile artık Mahşer meydanındaki korku ve sıkıntı dolu bekleyiş sona erecek ve hesap görülmeye başlanacaktır. Bunun için semâ ehli, bir rivâyete göre kulların amel defterleriyle birlikte[1] yeryüzüne inip onların etrafını kuşatmaya başlar.

SEMA EHLİ KİMLERDİR?

Âyet-i kerîmelerde buyrulur:

“O gün gökyüzü beyaz bulutlar ile yarılacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir.” (el-Furkân, 25)

“İşte o gün, gerçek mülk (hükümranlık) çok merhametli olan Allâh’ındır. Kâfirler için de pek çetin bir gündür o.” (el-Furkân, 26)

SEMA EHLİNİN YERYÜZÜNE İNMESİ

İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhumâ- bu âyet-i kerîmeleri tilâvet ettikten sonra, bu büyük hâdisenin nasıl vukū bulacağını şöyle nakletmiştir:

“Dünyanın semâsı yarılır ve bütün katlardaki melekler yere iner. Birinci kat semânın ehli iner; onlar yeryüzündeki cinlerden ve insanlardan daha fazladır.

Dünya halkı onlara:

«‒Rabbimiz aranızda mı?» diye sorarlar.

Onlar da:

«–Hayır!» derler.

Sonra ikinci kat semânın ehli iner. Onlar da birinci kat semânın ve yeryüzü ehlinin hepsinden daha çoktur.

Yeryüzü halkı:

«‒Rabbimiz aranızda mı?» diye sorarlar. Onlar da:

«–Hayır!» derler…

Bu şekilde yedinci kat semâya kadar bütün melekler sırayla iner ve saf saf dizilirler.[2] Her katta bulunan melekler, kendilerinden önce inen ve yeryüzünde bulunanların tamamından daha fazladır.” (Hâkim, IV, 613/8699)

Dipnotlar:

[1] Bkz. Rûhu’l-Beyân, c. 13, s. 531. [2] Bkz. en-Nebe’, 38; el-Fecr, 22. Krş. ez-Zümer, 75.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

HZ. İSA (A.S.) DÜNYAYA TEKRAR GELECEK Mİ?

Hz. İsa (a.s.) Dünyaya Tekrar Gelecek mi?

AHİRET HAYATININ EVRELERİ NELERDİR?

Ahiret Hayatının Evreleri Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.