Saraybosna'nın 'nezaket Sembolü' Tabakçı Mescidi

Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'daki tarihi Başçarşı'da tabaklama işini yapan esnafın, ağır deri kokusundan diğer insanları rahatsız etmemek için kendilerine yaptırdığı, bu nedenle de şehrin "nezaket sembolü" olarak görülen 456 yıllık Tabakçı Mescidi, hala şehirdeki Müslümanların toplandığı en önemli ibadethanelerden biri olma özelliğini koruyor.

Ramazan ayında hatim indirilen, teravih namazları kılınan mescitte, yıl boyunca her perşembe yatsı namazlarından sonra gençlerin yoğun ilgi gösterdiği hadis sohbetleri düzenleniyor.

Tabaklama işi yapan esnafın, çarşıdaki diğer camilere gelen esnafın kokudan rahatsız olmaması için yaptırdığı mescit, bu anlamda "nezaket sembollerinden biri" olarak gösteriliyor.

İNSANLARI RAHATSIZ ETMEMEK İÇİN BU CAMİDE NAMAZ KILDILAR

Mescidin tarihini anlatan İslam Medeniyeti Uzmanı Prof. Dr. Amir Ljubovic, 1561 yılında inşa edilen mescidin, "Crtavacka" ya da "Osman Efendi" isimleriyle de bilindiğini söyledi.

Evliya Çelebi'nin Seyahatname isimli eserinde de bahsi geçen mescidin, tarih boyunca birçok kez yakıldığını aktaran Ljubovic, mescidin en büyük hasarı ise 1697 yılında Savoy Prensi Eugene'nin komutasında gerçekleşen ve şehri yakıp kül eden baskın sırasında gördüğünü ifade etti.

Ljubovic, mescidin daha sonra Mehmed Buric ve Salih Smajlagic tarafından onarıldığını belirterek, "Tabakçı Mescidi, deri işi ile uğraşan esnafın namaz kıldığı bir yerdi. Tabaklama işi ile uğraşanlar, abdest almalarına rağmen etrafa ağır bir koku yayardı. Onlar da diğer camilerdeki insanları rahatsız etmemek adına burada namaz kılardı." dedi.

HADİS SOHBETLERİ, HATİM VE TERAVİH GELENEĞİ

Vakit namazlarında kapalı mescitte, ramazanda hatim indirildiği ve teravih namazı kılındığı gibi yıl boyunca da her perşembe günü yatsı namazından sonra hadis sohbetleri düzenleniyor.

Her hafta farklı hadis belirleyip üzerinde sohbetlerin yapıldığı mescit, özellikle Saraybosnalı gençler tarafından yoğun ziyaret ediliyor.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.