Samed Ne Demektir? Anlamı Nedir?

Samed ne demektir? Kısaca anlamı nedir?

Bir şeye yönelmek, azmetmek, birine güvenmek, adaletle hükmetmek, mutedil ve doğru olmak anlamındaki "s-m-d" kökünden gelen samed, bir toplumun önde geleni, en şerefli ve şanı en yüce olanı, iş ve ihtiyaç konusunda kendisine başvurulan, üstünde kimse bulunmayan ulu kişi, seyyid; eksiği, deliği, boşluğu ve ihtiyacı olmayan, nüfuz edilmeyen içi dolu şey demektir.

Samed, Allah'ın güzel isimlerinden biri olup, Kur'ân'da sadece İhlâs sûresinin 2. âyetinde geçmiştir: "Allah, samed'dir."

Allah'ın ismi olarak samed, her şeyin kendisine muhtaç olduğu, yöneldiği, her dilek ve isteğin mercii; hiç eksiği, kusuru ve ihtiyacı olmayan ulu, şanlı, dosdoğru, âdil ve güvenilir demektir. "samed", Allah'ın sübûtî ve selbî sıfatlarındandır.

Müfessirler, "samed" kelimesini farklı şekillerde tanımlamışlardır. Bunlardan bazıları şöyledir:

"İçi boş olmayan" (Lâ cevfe leh) yani eksiği, kusuru ve ihtiyacı olmayan, yemez, içmez, her şeyden müstağni (İbn Abbas, Mucahid, Said b. Cüber, Dahhâk, Hasen, İkrime).

"Yemez, içmez" (Şa'bî, Âmir).

"Hişvesi" yani işe yaramaz tarafı olmayan (Said bin el-Müseyyeb).

"Kendisinden hiçbir şey çıkmayan, doğurmayan ve doğurulmayan" (İkrime, Ebû'l-Âliye).

"Fani olmayan, sonu bulunmayan bâki, dâim" (Katade, Hasan Basri).

"Ululuk ve şeref kendisinde son bulan, yani ondan daha ulusu ve şereflisi bulunmayan" (A'meş, Şakîk b. Seleme, Süfyan).

"Kendisine afet arız olmayan" (Rabî' İbn Enes).

"Kendisinde hiç ayıp ve eksiklik bulunmayan, kâmil" (Mukatil İbn Hayyan).

"Yaratıklardan hiç birinin niteliği ile nitelenmeyen" (İbn Keysân).

"Herkesten müstağnî, herkes O'na muhtaç" (Ebû Hüreyre).

"Bütün sıfat ve fiillerinde kâmil olan" (Said b. Cübeyr).

"Galip olan, mağlup olmayan" (Cafer-i Sâdık).

"Dilediğini yapan, istediği hükmü veren" (Hüseyin bin el-Fudeyl).

"İstenilen şeylerde kendisine yönelinen, musîbetlerde kendisine sığınılan" (Süddî).

"İhtiyaçlarda kendisine yönelinen" (Dahhak, İbn Abbas).

"Kendisinin üstünde kimse bulunmayan" (Ali).

"Yüceliğinde, kemale ermiş seyyid, şerefinde kâmil olan şerîf, azametinde kâmil olan azîm, hilminde kâmil olan halîm, zenginliğinde kemale ermiş ğanî, ceberutlukta kemale ulaşmış cebbâr, ilminde kâmil olan alîm, hikmetinde kâmil olan hakîm, velhasıl O, şeref ve ululuğun her çeşidinde en mükemmel olandır. Bu sıfatlara sahip olan Allah'tır. Bu sıfatlar O'ndan başkasına layık olmaz (Taberi, IV, 30/346).

"Samed" lafzı bütün bu anlamları ifade eder. "Ehad" olan Allah, samed'dir; yaratıklara muhtaç değildir, yaratıklar O'na muhtaçtır. O, âleme muhtaç değil, âlem O'na muhtaçtır. Her şeyin maksudu O, kendisinin maksudu kendisidir. O başkasıyla tekemmül etmez, başkası O'nunla tekemmül eder. "Allah, âlemlerden müstağnîdir. (Onlara muhtaç değildir) (Ankebût, 29/6), "Hiçbir şey yoktur ki O'nun hazineleri bizim yanımızda olmasın..." (Hicr, 15/21) âyetleri Allah'ın "samed" olduğunu ifade eder.

Mekke müşrikleri, Allah'ı ve ilahlığını tanıyorlar, ancak ilahlıkta birliğini tanımıyorlardı. Putları aracı yapıyorlar, ihtiyaçlarını çeşitli ilahlarda arıyorlar, tek samedin Allah olduğunu bilmiyorlardı. Bu sebeple lâ ilâhe illallah=Allah'tan başka ilah yoktur denildikçe, "(Muhammed) tanrıları bir tanrı mı yaptı? Bu cidden tuhaf bir şeydir!" (Sâd, 38/5) diyerek şaşırıyorlardı.

Allah onlara tanıtılırken "Allahu ahad" şeklinde ahad kelimesi nekre olarak haber veriliyor. Bilin ki Allah tektir; deniliyor. Bir tek ilahın bütün mahlukatın ihtiyacını nasıl karşılayabilir? diye bir tereddüt olmaması için ve her şeyin O'na muhtaç olduğunu bildirmek ve hasr ifade etmek için lam-ı tarif ile "Allahü's-Samed" buyruluyor ki, böylece tam anlamıyla samed olmak, tek olan Allah'a mahsustur, ortağı olan tek olmayan, samed olamaz, samed olmayan da ilah olamaz denilmiş oluyor.

"Samed" ismi, Tirmizî ve İbn Mâce'nin el-esmâü'l-hüsna ile ilgili rivâyetlerinde de geçmiştir (Tirmizî, Deavat, 83; İbn Mace, Dua, 10).

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

ES-SAMED NE DEMEK?

Es-samed Ne Demek?

ESMAÜL HÜSNA ANLAMLARI VE FAZİLETLERİ

Esmaül Hüsna Anlamları ve Faziletleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.