Salih ve Saliha Evlatlar Yetiştirmede Örnek Bir Metod

Salih ve saliha evlâtlar yetiştirmede nelere dikkat etmeliyiz? Bu hususta Ömer bin Abdülaziz -rahmetullâhi aleyh- bizlere nasıl örnek oluyor?

Câlib-i dikkat bir husustur ki;

Ömer bin Abdülaziz -rahmetullâhi aleyh- bu fedâkârlıkları tek başına değil ailecek yaptı.

Hilâfete gelince; ailesinin hulliyâtını, mücevherlerini beytülmâle bağışlamasını sağladı. Kendisi gibi evlâtlarını da riyâzat içinde yaşamaya alıştırdı. Halîfe çocukları oldukları hâlde; kızları, kebaplar, leziz ve kıymetli yemekler değil, fakir halktan kişiler gibi mercimek ve soğan yerlerdi.

Onlara maddî mîras değil, gönül mîrâsı, İslâm karakter ve şahsiyeti mîrâsını bıraktı. Evlâtlarına servet bırakmasını telkin edenlere;

“–Eğer sâlih olurlarsa, servete ihtiyaçları yoktur, Allah onların velîsi olur. Eğer sefih olurlarsa, Allah sefihlere para verilmemesini emretmiştir!” demişti.

Yani Hazret-i İbrahim’in, oğlu Hazret-i İsmail’i Allâh’ın emrine teslim olma yolunda güzelce terbiye etmesi gibi, Ömer bin Abdülaziz -rahmetullâhi aleyh- de evlâtlarını, halîfe çocuğu olarak şımartmak yerine, bir zâhidin, bir âbidin evlâdı olarak Allah yolunda fedâkâr birer genç olarak yetiştirdi. Onları gönül kıvâmında, sevgiyle yetiştirmiş olmalı ki, tıpkı İsmail -aleyhisselâm- gibi, onun evlâtları da buna itiraz etmediler. Gönülden tâbî oldular.

Evlât imtihanını biz de böyle anlamalı ve hayata geçirmeliyiz.

Aile olarak;

  • Allâh’ın emrine boyun eğen,
  • Bu noktada nefis ve şeytanın telkinlerini reddeden,
  • “Emrolunduğumuz ne varsa yapmaya âmâde” birer fert olmalıyız.

Sigara içen bir babanın, oğluna;

«–Sigara içme!» demesi boştur. Demek ki; evlâdından Allah yolunda fedâkârlık isteyen anne ve babalar, önce kendileri bu şuura sahip olmalıdır.

Evlât imtihanında muvaffakiyetin yolu, İslâmî bir eğitimdir. Dünyevî eğitimi, uhrevî eğitimle mezcetmek; dâimâ uhrevî tahsilin, mânevî şuurun daha ağır basmasını temin etmektir. Kur’ân tahsilini asla ihmal etmemektir.

Bu tahsilde dikkat edilecek bir husus da şuıdur:

İlim sadece zihne bilgi depolamaktan ibaret olmayacak!.. Zihnî bilgiler, kalpte hazmedilecek, hazmedildiği derecede de kalpte hikmet meydana gelecek. Bu hikmet neticesinde, muhabbetin getirdiği bir bereket, bir âdab meydana gelecek.

Netice: Rasûlullah Efendimiz’in edebiyle edeplenebilmek, ahlâkıyla ahlâklanabilmek… İşte tahsilin gayesi…

Ömer bin Abdülaziz -rahmetullâhi aleyh-’in gönlündeki mes’ûliyet hissinin ne kadar derin olduğunu hanımı Fâtıma şöyle anlatır:

“Bir gün Ömer bin Abdülaziz -rahmetullâhi aleyh-’in yanına girdim. Namazgâhında oturmuş, elini alnına dayamış, durmadan ağlıyor, gözyaşları yanaklarını ıslatıyordu. Ona;

«−Nedir bu hâlin?» diye sordum.

Şöyle cevap verdi:

«−Fâtıma! Bu ümmetin en ağır yükünü omuzlarımda taşıyorum. Ümmet içindeki açlar, fakirler, hasta olup da ilâç bulamayanlar, sırtına giyecek elbisesi olmayan muhtaçlar, boynu bükük yetimler, yalnızlığa terkedilmiş dul kadınlar, hakkını arayamayan mazlumlar, küfür ve gurbet diyarlarındaki müslüman esirler, ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışmaya tâkati olmayan muhtaç yaşlılar, aile efrâdı kalabalık olan fakir aile reisleri… Yakın ve uzak diyarlardaki böyle mü’min kardeşlerimi düşündükçe yükümün altında ezilip duruyorum. Yarın hesap gününde Rabbim bunlar için beni sorguya çekerse, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bunlar için bana itâb ve serzenişte bulunursa, ben nasıl cevap vereceğim!..»” (İbn-i Kesîr, Tefsir, IX, 201)

Ömer bin Abdülaziz -rahmetullâhi aleyh-’in bu samimî duygu ve heyecanı, ümmete de sirâyet etti. Onun kısacık devrinde, insanlar; takvâda, ibâdet ve tâatte, fedâkârlıkta yarışır oldular. Öyle ki, bazı şehirlerde zekât verilecek fakir bulunamadı. Toplanan zekâtları sarf etmek için, köleler satın alınıp âzâd edildi.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2025 Ay: Nisan, Sayı: 242

İslam ve İhsan

ÇOCUK YETİŞTİRİRKEN DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

Çocuk Yetiştirirken Dikkat Edilecek Hususlar

İSLAM’DA ÇOCUK EĞİTİMİ

İslam’da Çocuk Eğitimi

ÇOCUK NASIL YETİŞTİRİLMELİ?

Çocuk Nasıl Yetiştirilmeli?

ÇOCUK YETİŞTİRME İLE İLGİLİ AYETLER

Çocuk Yetiştirme ile İlgili Ayetler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.