Ruhun Gıdası Bedenin Şifası Oruçta

Bu ay, oruç ayı… Rabbimizin, mü’minlere bir ay boyunca, firesiz olarak tutmalarını emrettiği oruç için bu ay seçilmiş. İslâm’ın beş esasından biri olan farz “oruç” sadece bu ayda… Oruçla hassaslaşan kalpler, oruçla başkalarını düşünmeye başlayan mü’minler, fitre ile fıtır sadakası ve zekâtlarla kaynaşan Müslümanlar…

Ramazan Ayı, bütün rahmet ve bereketiyle bizi kuşattı. Bizi, bir Ramazan’a daha kavuşturan Rabbimize sonsuz hamd ü senâ olsun. Bazı şeyler, düzenli olarak gelip gittiğinde insan, içinde bulunduğu nimetin farkında olmuyor. Güneşin her gün doğması ve her gün batması, yağmurun yağması, mevsimlerin birbirini talip etmesi gibi… Bu tabiî gördüğümüz ve alıştığımız şeylerden mahrum kaldığımızda onun değerini, kıymetini, bizim için önemini fark edebiliyoruz. Ama o zaman da iş işten geçmiş oluyor. Mühim olan balığın, suyun içindeyken onun kıymetini anlaması…

Şimdi biz de Allâh’ın bizim için tayin ve tesbit ettiği en mübarek ayın içindeyiz. Bu ay, bize iki dünya saadetinin yollarını gösteren son ilâhî kitâbın, yani Kur’ân-ı Kerim’in indirilmeye başladığı ay…

BİR ÖMRE EŞ SEVAP KAZANILAN AY

Bu ay, içinde bin aydan daha hayırlı bir gecenin bulunduğu; kıymetini bilip değerlendirenlerin yetmiş küsur yıllık bir ömre eş sevap ve mükâfât kazandığı Kadir Gecesi’ne sahip bir ay… Öyle Kadir Gecesi ki, Kur’ân o gece indirilmeye başlamış; o gece sabaha kadar Cebrâil -aleyhissellâm- ve melekler iner de iner.

Bu ay, oruç ayı… Rabbimizin, mü’minlere bir ay boyunca, firesiz olarak tutmalarını emrettiği oruç için bu ay seçilmiş. İslâm’ın beş esasından biri olan farz “oruç” sadece bu ayda… Oruçla hassaslaşan kalpler, oruçla başkalarını düşünmeye başlayan mü’minler, fitre ile fıtır sadakası ve zekâtlarla kaynaşan Müslümanlar…

Bu ay, şeytanın bağlandığı, insanın mâneviyatı karşısında âciz ve tesirsiz kaldığı bir ay… Günah yapmanın zorlaştığı, hayırlara koşmanın kolaylaştığı bir ay…

Bu ay, “bir hacca bedel” sevabı olan umrenin; son on gününde sünnet-i müekkede olan îtikâfın bulunduğu Allâh’a kullukla yaklaşma ayı…

RAMAZAN KURTULUŞ AYIDIR

Bu ay; sahurlarla, iftarlarla, misafirlerle, dostluk ve akrabalık münâsebetleriyle şenlenen bir ay…

Bu ay, Allâh’ın mağfiret yağmurlarının yağdığı, o yağmurlardan sadece nasipsiz ve isteksiz kimselerin mahrum kaldığı, büyük bir bağışlanma ayı…

Bu ay, kapıların açıldığı, gönüllerin genişlediği, insanların birbirine samimiyetle kucak açtığı; başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennem azâbından kurtuluş ayı…

Rabbimiz, “Oruç benim içindir. Onun mükâfâtını ben vereceğim.” buyurmuş. Diğer hayır ve ibadetlerde bire on, bire yedi yüz kat sevap vaad edilmişken; oruçla ilgili bir sınır konulmamış. Kim, hangi niyet ve zorluklarla oruç ibadetine devam ederse, Rabbimiz o kuluna özel ikram ve ihsanlarda bulunacak…

RAMAZAN KENDİ İÇİMİZLE SAVAŞMA AYIDIR

Oruç, bedenin şifâsı… Oruç, ruhun kalkanı ve gıdası… Oruç, gönüllerin tezkiyesi, arınması… Oruç, merhamet ve muhabbetin bir okul hâlinde, bütün ümmet-i Muhammed’i terbiye etmesi… Oruç, fedakârlığın, Allah için vermenin, canından ve malından vazgeçmeyi öğrenmenin lezzeti… Oruç, cephede Allah için savaşma imkânı bulamayanların kendi içlerindeki büyük düşmanlarla muhârebesi…

Kur’ân, gönlün hocası, aklın terbiyecisi ve yol göstericisi… Oruçla hassaslaşan ruhlar, Kur’ân’la yücelir ve semâlara kanat açarlar. Kur’ân ve oruç, birbiriyle el ele verir; mü’min kalbi, mü’min toplumu dokur, tezyin eder, arındırır.

Ramazan gelip geçtiğinde, artık o toplumun kalpleri yıkanmış, sokakları temizlenmiş, zengin ve fakir birbiriyle kucaklaşmış, akrabalar kaynaşmış olur. Ramazan, bir dahaki yıl tekrar gelinceye kadar ümitle, hasretle beklenir; kapılarda gelişi özlenir. Çünkü her Ramazan, bizi biz yapan, bizi insan yapan büyük bir fırsattır; tabiî değerlendirebilene…

Kaynak: Zâhide Topçu, Şebnem Dergisi, 148. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.