Riya Hakkında Hadis-i Şerifler

Riya ile ilgili hadisler nelerdir? Peygamberimizin (s.a.v.) riya ile ilgili bazı hadis-i şerifleri...

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin riya hakkında bazı hadisleri.

RİYA İLE İLGİLİ HADİSLER

El-Müstevrid b. Şeddâd b. Amr’in (radıyallahu anh) naklettiğine göre, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“...Kim, görsünler ve duysunlar diye bir kişiyi yüceltirse Allah da kıyamet günü onun gösteriş ve insanlara duyurma niyetini ortaya çıkarır.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 35; Dârimî, Rikâk, 35)

***

İbn Abbâs’ın (radıyallahu anh) naklettiğine göre, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

“Kim (işlediği hayrı şöhret için) insanlara duyurursa, Allah onun (gizli işlerini) duyurur. Kim de (herhangi bir hayrı) gösterişçe yaparsa, Allah da onun gösterişçiliğini meydana çıkarır.” buyurdu. (Buhârî, Rikâk, 36; Müslim, Zühd, 47)

***

Ebû Hüreyre’nin (radıyallahu anh) naklettiğine göre, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Allah sizin dış görünüşlerinize ve mallarınıza bakmaz, bilakis kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 34)

***

Alkame b. Vakkâs el-Leysî (radıyallahu anh), Hz. Ömer’i (radıyallahu anh) şöyle derken dinlemiştir:

Resûlullah şöyle buyurdu: “Ameller ancak niyetlere göre değer kazanır. Herkes niyet ettiği şeyin karşılığını alacaktır...” (Ebû Dâvûd, Talâk, 10-11; Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 1)

***

Ebû Musa el-Eş’arî (radıyallahu anh) anlatıyor:

“Bir bedevî Hz. Peygamber’e şöyle sordu: ‘Bir adam var, ganimet elde etmek için savaşıyor, bir adam da kahramanlığı duyulsun diye, bir diğeri de görülsün diye savaşıyor. Bunlardan hangisi Allah yolundadır?’ Allah Resûlü ona, ‘Kim Allah’ın kelimesini (mesajını) yüceltmek için savaşırsa işte o Allah yolundadır.’ buyurdu.” (Buhârî, Farzu’l-humus, 10)

***

Enes b. Mâlik’in (radıyallahu anh) naklettiğine göre, bineğinin üzerinde eski bir eyer ve dört dirhem edip etmeyeceği meşkük bir kadife örtü üstünde (mütevazı bir şekilde) hacceden Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dua etmişti:

“Allah’ım! riyasız ve gösterişsiz bir hac eyle.” (İbn Mâce, Menâsik, 4)

***

Rasulullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir defasında:

“–Sizin icin en cok korktuğum şey, kucuk şirktir.” buyurmuştu.

Yanındakiler:

“–Küçük şirk nedir ey Allâh’ın Rasulü?” diye sordular.

Rasulullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şu cevâbı verdi:

“–Riya, yani gosteriştir. Kıyamet gunu insanlar amellerinin karşılığını alırlarken, Allah Teala riya ehline:

≪–Dunyadayken kendilerine murailik yaptığınız/amellerinizi gostermek istediğiniz kimselere gidin! Bakın bakalım onların yanında herhangi bir karşılık bulabilecek misiniz?≫ buyurur.” (Ahmed, V, 428, 429)

***

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’ın naklettiği şu hadîs-i şerîf de ibadetlerinde ihlâsı kaybederek riyâya kaçan, benlik ve hevâlarını ön plâna çıkaran kimselerin fecî âkıbetini haber vermektedir:

“Kıyâmet günü hesâbı ilk görülecek kişi, şehid düşmüş bir kimse olup huzûra getirilir. Allah Teâlâ ona verdiği nîmetleri hatırlatır, o da hatırlar ve bunlara kavuştuğunu îtiraf eder.

Cenâb-ı Hak:

«–Peki, bunlara karşılık ne yaptın?» buyurur.

«–Şehid düşünceye kadar Sen’in uğrunda cihâd ettim.» diye cevap verir.

(Allah Teâlâ:)

«–Yalan söylüyorsun. Sen, “ne yiğit adam” desinler diye savaştın, o da denildi.» buyurur.

Sonra emrolunur da o kişi yüzüstü Cehennem’e atılır.

Bu defa; ilim öğrenmiş, öğretmiş ve Kur’ân okumuş bir kişi huzûra getirilir. Allah ona da verdiği nîmetleri hatırlatır. O da hatırlar ve îtiraf eder. Ona da:

«–Peki, bu nîmetlere karşılık ne yaptın?» diye sorar.

«–İlim öğrendim, öğrettim ve Sen’in rızân için Kur’ân okudum.» cevâbını verir.

(Cenâb-ı Hak:)

«–Yalan söylüyorsun. Sen “âlim” desinler diye ilim öğrendin, “ne güzel okuyor” desinler diye Kur’ân okudun. Bunlar da senin hakkında söylendi.» buyurur.

Sonra emrolunur, o da yüzüstü Cehennem’e atılır.

(Daha sonra) Allâh’ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişi getirilir. Allah verdiği nîmetleri ona da hatırlatır. Hatırlar ve îtiraf eder.

(Allah Teâlâ:)

«–Peki ya sen bu nîmetlere karşılık ne yaptın?» buyurur.

(O varlıklı kul da:)

«–Verilmesini sevdiğin, râzı olduğun hiçbir yerden (malımı) esirgemedim, sadece Sen’in rızânı kazanmak için verdim, harcadım.» der.

(Cenâb-ı Hak ona da:)

«–Yalan söylüyorsun. Hâlbuki sen, bütün yaptıklarını “ne cömert adam” desinler diye yaptın. Bu da senin için zaten söylendi.» buyurur.

Sonra emrolunur, bu da yüzüstü Cehennem’e atılır.” (Müslim, İmâre, 152)

***

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, şu îkazda bulunmuşlardır:

Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey, Allâh’a şirk koşmaktır. Bu sözümle onların Ay’a, Güneşe veya puta tapacaklarını kasdetmiyorum. Beni korkutan asıl şey, Allâh’ın rızâsının dışındaki gâyeler için yapılacak ameller ve gizli şehvetlerdir (riyâ ve gösteriş duygularıdır).” (İbn-i Mâce, Zühd, 21)

***

Hz. Ömer (r.a) birgün Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in mescidine gitmişti.

Orada Hz. Muaz b. Cebel’i gördü. Fahr-i Kâinât (s.a.v) Efendimiz’in kabri yanında oturmuş ağlıyordu. Hz. Ömer (r.a) ona:

“–Niçin ağlıyorsun?” diye sordu.

Hz. Mu’âz şu cevâbı verdi:

“–Allah Rasûlü’nden işitmiş olduğum bir hadîs-i şerîf sebebiyle ağlıyorum.

Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştu:

«Şurası muhakkak ki riyânın (gösterişin) azı dahi şirktir. Kim Allah’ın velî kuluna düşmanlık ederse şüphesiz Allah’a karşı harp ilan etmiş olur. Allah Teâlâ’nın itaatkâr, takva sahibi ve halktan uzak duran kendi hâlinde öyle kulları vardır ki Yüce Rabbimiz gerçekten onları sever. Onlar görünmedikleri zaman aranmazlar (ehemmiyet verilmedikleri için, yoklukları kimsenin dikkatini çekmez), hazır bulundukları zaman da meclislere çağrılmaz ve tanınmazlar. Kalpleri pırıl pırıl hidayet kandilleridir. Her müşkil meselenin, ağır belânın altından kalkarlar.»” (İbn Mâce, Fiten, 16)

***

“Kim dünyada şöhret elbisesi giyerse, Allâh Teâlâ ona kıyâmet gününde mezellet elbisesi giydirir.” (İbn-i Mâce, Libâs, 24)

***

“Allâh, büyüklük taslayarak elbisesinin eteklerini yerde sürüyen kimsenin kıyâmet gününde yüzüne bakmaz.” (Buhârî, Libâs, 1, 5)

***

“Kim, görsünler ve duysunlar diye iş yaparsa, Allah kıyamet günü onun maksadının gösteriş ve insanlara duyurma olduğunu ortaya çıkarır!" (Dârimî, Rikâk, 35, Ebû Dâvûd, Edeb, 35)

İslam ve İhsan

GÖSTERİŞ (RİYÂ) İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Gösteriş (Riyâ) ile İlgili Ayet ve Hadisler

GÖSTERİŞ (RİYA) İLE İLGİLİ AYETLER

Gösteriş (Riya) ile İlgili Ayetler

GÖSTERİŞ (RİYA) HAKKINDA HADİSLER

Gösteriş (Riya) Hakkında Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.