
Rahmân Suresi 3. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Rahmân Suresi 3. ayeti ne anlatıyor? Rahmân Suresi 3. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Rahmân Suresi 3. Ayetinin Arapçası:
خَلَقَ الْاِنْسَانَۙ
Rahmân Suresi 3. Ayetinin Meali (Anlamı):
İnsanı yarattı.
Rahmân Suresi 3. Ayetinin Tefsiri:
اَلرَّحْمٰنُ (Rahmân), Cenâb-ı Hakk’ın güzel isimlerinden biridir. Nihâyetsiz rahmet ve merhamet sahibi demektir. O’nun ayırım yapmaksızın tüm yaratıklarına sınırsız rahmet edici olduğunu ifade eder. Rahmân ismi zikredildikten sonra hemen peşinden “Kur’an’ı öğretti” buyrulması, O’nun insanlığa en büyük rahmet tecellisinin Kur’ân-ı Kerîm olduğunu gösterir. İnsanı da bu gaye ile yaratmıştır. Onun yaratılış hedefi, Kur’an’ı öğrenmek ve onun talimatlarına uygun yaşayarak Allah’ın sevdiği bir kul olmaktır. Kısaca Kur’an insana doğru yolu göstermek için indirilmiş, insan da Kur’an’ı anlayıp yaşamak için yaratılmıştır. Bunun gerçekleşebilmesi için de Allah Teâlâ, diğer yaratıklar arasında insana düşünme, anlama ve anladığını anlatma nimetini lütfetmiştir.
اَلْبَيَانُ (beyân); insanın kendini, vicdanında meydana gelen duygu ve anlayışlarını, başkalarına açık ve güzel bir şekilde ifade etmek, maksadı anlamak ve anlatmak demek olan konuşma ve dil nimetidir. “Konuşma” ve “anlama”, mâhiyetini kavrama bakımından bilim dünyasını tam anlamıyla acze düşüren birer mûcizeler silsilesidir. Öncelikle “bir şeyi konuşup anlatabilme”nin temelinde “düşünce” vardır ki bu başlı başına bir mûcizedir. Konuşmanın ilk adımı ise, düşüncenin kelime dediğimiz sembollere çevrilmesidir. Bu semboller, hâfızanın derinliklerinden, sırrına akıl erdiremediğimiz bir mekanizma ile çağrılır, bir cümle içinde peşpeşe dizilir. Cümlelere kelimeler, anlamlar, duygular yüklenir. Sonra, vücutta işini bitirmiş ve atık madde olarak ciğerlerden çıkmakta olan hava, ses tellerinde, dilde, dişte, dudaklarda kelimelere dönüşür. Bu arada yüzümüzün 44 tane kası, akıl almaz bir şekilde derimizi şekilden şekle sokarak, ağzımızdan çıkan sözlere kendi yorumuyla eşlik eder. Hava zerreleri bu kelimeleri alır, milyarlarca kopyasını muhatapların kulak zarlarına iletir. Dinleyenin vücut sistemlerinde de, en az konuşanın kadar olağanüstü işlemler sonucunda bu cümlelerin ve kelimelerin anlamları çözülür, içerdiği duygular anlaşılır. Hâsılı, konuşulanı anlamak da “beyân” mûcizesinin en az konuşmak kadar önemli bir halkasıdır. (bk. Kandemir ve diğerleri, II, 1831)
Şunu ifade edelim ki, ilmin elde edilmesi, Kur’ân’ın öğrenilip öğretilmesi de ancak “beyân” nimetiyle meydana gelir. Nitekim Hz. Âdem yaratıldıktan sonra kendisine eşyanın isimlerinin öğretilmesi sayesinde meleklerin bilemediklerini bilmiş ve onların ulaşamadıkları üstün dereceye ulaşmıştır. Peygamberlerin tebliğ yapabilmeleri, kitaplar getirmeleri, ümmetlerin onlardan istifade edebilmeleri hep bu beyân ilmi, dil nimeti sayesinde olduğu gibi, Kur’ân-ı Kerîm’in tefsir ve tercümesi nimetine ulaşmamız ve ondan faydalanmamız dahi o nimetten aldığımız pay nispetindedir.
Cenab-ı Hakk’ın yüce kudretini gösteren diğer delilleri izah için buyruluyor ki:Rahmân Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Rahmân Suresi 3. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR