Peygamberlerin Gönderiliş Hikmetleri

İnsanların hakikî ve ilâhî birer mürşid olan Peygamberlere ihtiyacı olduğu açıktır. Peki Peygamberlerin gönderiliş sebepleri nelerdir?

İnsanlar kendi akıllarıyla Allah Teâlâ’nın varlığını ve birliğini anlayabilirlerse de, O’na mahsus olan bir takım yüksek sıfatları tamamen idrak edemezler. Dünyada nasıl yaşanacağını, Allah’a nasıl ibadet edileceğini, âhiret işlerini, âhiretteki mesuliyetleri, oradaki mükâfat ve cezanın şekillerini, neyin cennete neyin cehenneme götüreceğini mükemmel bir şekilde bilemezler. İnsanlar bu tür bilgileri araştırmaya vakit ayırsalar işlerinin çoğu âtıl kalır. O sebeple bu gibi hususları açıklasınlar diye Allah Teâlâ lutfunun ve rahmetinin bir eseri olarak Peygamberler göndermiştir. Demek ki, insanların en kısa ve pürüzsüz bir yoldan giderek dünya ve âhiret saadetine kavuşması, fikrî ve ahlâkî yüksekliğe mazhariyeti ancak ilâhî tâlim ve terbiye sayesinde mümkün olabilir.[1]

MÜJDELEYİCİ VE UYARICI REHBER

En basit dünyevî işlerde bile bir hocaya, ustaya ve yol göstericiye ihtiyaç duyan insan, din ve âhiret konularında dâimâ Peygamberlere ihtiyaç hissetmiş ve onlarla desteklenmiştir. Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurur:

“Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Her millete mutlaka bir uyarıcı (Peygamber) gönderilmiştir.” (Fâtır, 24)

“…İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, o (Peygamberlerle) beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi…” (Bakara, 213)

İnsanların kendi başlarına doğru yolu bulamayacağını tecrübe ile bilen Hz. İbrahim (a.s) ve İsmail (a.s) Allah’a şöyle dua etmişlerdir:

“Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin âyetlerini kendilerine okuyacak, kitap ve hikmeti öğretecek, (içlerini ve dışlarını) temizleyecek bir Peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin.” (Bakara, 129)

Peygamberler hayatta lâzım olan her şeyi öğretmişler, bunların yollarını, esaslarını göstermek sûretiyle maddî ve mânevî sahada insanlar için tam bir kılavuz olmuşlardır.

Cenâb-ı Hak, Peygamber göndermekle insanların âhirette mâzeretler ileri sürmesine de imkân bırakmamıştır. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Eğer biz, bundan (Kur’ân’dan) önce onları bir azap ile helâk etseydik, mutlaka: «Ya Rabbî! Ne olurdu, bize bir elçi gönderseydin de, şu aşağılığa ve rüsvaylığa düşmeden önce âyetlerine uysaydık!» derlerdi.” (Tâhâ, 134. Bkz. Nisâ, 165)

İMTİHAN SIRRI

Diğer taraftan Allah Teâlâ’nın her insana bizzat hitâb ederek, yâni vahiy göndererek emir ve nehiylerini açıkça bildirmesi, dünyanın yaratılmasındaki “imtihan sırrı”na uymayabilirdi. Zira o takdirde gayba îmânın bir kıymeti kalmazdı. Emir ve yasakları bizzat Allah Teâlâ’dan alan insanlar, bu emir ve nehiylere mecbûren boyun eğerlerdi. Bu ise insanın irâde, ihtiyâr ve gayretiyle hayır veya şer yönünde tercihte bulunmasına mânî olarak imtihan vâsıtalarını âtıl hâle getirirdi.

[1] Taftazânî, İslâm Akâidi, İstanbul 1991, s. 293-295; Ahmed Hamdi Akseki, İslâm Dini, s. 80.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları

 

 

İslam ve İhsan

PEYGAMBERLERE İMAN NEDİR?

Peygamberlere İman Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.