Peygamberimizin Kur'an Okuyuşu

Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-, Kur’ân-ı Kerîm’i hakkıyla okur, mânâsı üzerinde çokça tefekkür eder, emirlerini derhâl tatbîke koyulurdu.

Resûlullah, âdeta Kur’ân’ı hissederek, yaşayarak ve kalbiyle okurdu. Okurken Allâh’ı tesbîh etmekten bahseden âyetlere gelince “Sübhânallâh” gibi tesbîh ifâdeleriyle Allâh’ı noksanlıklardan tenzîh ederdi. Duâ âyetleri gelince onlarla Allâh’a münâcâtta bulunurdu. Cenâb-ı Hakk’a sığınmaktan bahseden âyetleri okuyunca hemen Allâh’a sığınırdı.

Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-, her gün düzenli bir şekilde Kur’ân-ı Kerîm okurdu. Medîne’ye gelen Sakîf Kabîlesi heyetinde bulunan Evs bin Huzeyfe -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:

“Resûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gece yatsıdan sonra uzun müddet yanımıza gelmedi.

«–Yâ Resûlallâh! Yanımıza gelmekte niçin geç kaldınız?» diye sorduk. Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-:

«–Her gün Kur’ân’dan bir hizb okumayı kendime vazîfe edinmişimdir. Bunu yerine getirmedikçe, gelmek istemedim.» buyurdu.

Sabaha çıkınca ashâb-ı kirâma; «Siz Kur’ân’ı nasıl hizipleyip okursunuz?» diye sorduk. Onlar:

«–Biz sûreleri ilk üçünü bir hizb, sonra devâmındaki beş sûreyi ikinci bir hizb, daha sonra sırayla yedi, dokuz, on bir ve on üç sûreyi birleştirerek birer hizb yaparız. En son olarak da Kâf Sûresi’nden sonuna kadar mufassal sûreleri bir hizb yaparak Kur’ân-ı Kerîm’i (yedi kısımda) okuruz.» dediler.” (Ahmed, IV, 9; İbn-i Mâce, Salât, 178)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

PEYGAMBERİMİZİN KUR’ÂN-I KERÎM TİLÂVETİ

https://www.islamveihsan.com/peygamberimizin-kuran-i-kerim-tilaveti.html

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • «–Biz sûreleri ilk üçünü bir hizb, sonra devâmındaki beş sûreyi ikinci bir hizb, daha sonra sırayla yedi, dokuz, on bir ve on üç sûreyi birleştirerek birer hizb yaparız. En son olarak da Kâf Sûresi’nden sonuna kadar mufassal sûreleri bir hizb yaparak Kur’ân-ı Kerîm’i (yedi kısımda) okuruz.»

    bu cümleye göre 49 nolu hucurat süresi okunmamış oluyor.yani 3-5-7-9-11-13 hizbi 48 tane süreye tekabül ediyor. kaf süresi ise 50.süre .arada 49 nolu hucurat süresi boşta kalıyor.ya ifade yanlış yada ben yanlış anladım.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.