Peygamberimiz Dişlerini Nasıl Temizlerdi?

Peygamberimizin gözünde ağız temizliği önemli miydi? Peygamberimiz ağzını neyle temizlerdi? Bu konuyla ilgili hadisler ve açıklamaları nelerdir? Dr. Murat Kaya anlatıyor...

Ebû Mûsâ el-Eş’arî (r.a) şöyle buyurur:

“Bir defasında Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in yanına vardım. Ellerindeki bir misvâk ile dişlerini temizlediklerini ve ağızlarında misvâk olduğu halde öğürür gibi «Ö’, ö’» dediklerini gördüm.” (Buhârî, Vudû’, 73)

BU HADİSTEN NE ANLAMALIYIZ?

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) dişlerini temizlemekle kalmaz, dilinin üstünü de temizlerdi. Misvak boğazına doğru gidince de tabiî olarak öğürme sesi çıkarmışlardı. Sahâbî de o esnâda kendilerini görmüştü. Bu rivayet, Fahr-i Kâinât (s.a.v) Efendimiz’in ağız temizliğini ne kadar tafsilatlı ve sağlam yaptıklarını göstermektedir.

***

Huzeyfe (r.a) şöyle buyurur:

Nebiyy-i Mükerrem Efendimiz (s.a.v) gece kalkınca mübarek ağızlarını misvâkla ovarlardı.” (Buhârî, Vudû’, 73)

BU HADİSTEN NE ANLAMALIYIZ?

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) ağız temizliğine çok ehemmiyet verirler ve ümmetine de bunu tavsiye ederlerdi. Her namazdan önce dişlerini misvakla temizledikleri gibi akşam yatarken, gece kalkınca, dışardan evlerine girince ve bir şeyler yiyince de hemen dişlerini misvaklar veya suyla güzelce yıkarlardı.

Abdest ve gusül alırken ağız ve burnun güzelce yıkanıp temizlenmesi de bu temizliğin ehemmiyetini ortaya koymaktadır.

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in gece gündüz devamlı yaptıkları bir fiil olduğu için misvakla ağız temizlemek sünnet-i müekkededir. Allah Rasûlü (s.a.v), son nefeslerini verirken dahî dişlerini misvaklamışlardır.

İmâm Evzâî (r.a), “Misvak, abdestin yarısıdır” buyurmuştur.

Yanında misvâğı olmayan da hiç değilse parmaklarıyla dişlerini ovmalıdır.

İslam ve İhsan

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI İÇİN NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?

Ağız ve Diş Sağlığı İçin Nelere Dikkat Edilmelidir?

MİSVAK KULLANMANIN HÜKMÜ NEDİR?

Misvak Kullanmanın Hükmü Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.