Peygamberimize Yakınlık Hangi Sırra Bağlıdır?

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri yakınlık derecesini kaça ayırıyor? İnsanlar içinden Peygamberimize en yakın olanlar kimlerdir? Peygamberimize (s.a.v.) yakınlığın bağlı olduğu sır nedir?

Hüdâyî Hazretleri buyurur:

“Karâbet/yakınlık; «tıyniyye» ve «dîniyye» olmak üzere ikiye ayrılır. Birinci yakınlık, nesep ile (zürriyet yoluyla) olandır. İkinci yakınlık da ruhların aynı cinsten olmaları, huyların benzeşmesi ve sâlih ameller münâsebetiyle olur.

Bundan dolayı, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-ʼin yoluna hidâyet üzere tâbî olan sülûk ehli, Ehl-i Beyt ve yakın akraba cümlesindendir.”

Peygamberimize (s.a.v.) Yakınlığın Bağlı Olduğu Sır

[Peygamber Efendimiz’e yakınlık -tıpkı Allah katında üstünlük hususunda olduğu gibi- yalnızca “takvâ” sırrına bağlıdır. Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“İnsanlardan bana en yakın olanlar, kim ve nerede olurlarsa olsunlar, Allâh’a karşı takvâ sahibi olan müttakîlerdir.” buyurmuştur. (Ahmed, V, 235; Heysemî, IX, 22)

Diğer bir hadîs-i şerîflerinde de Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- :

“Dikkat edin, benim dostlarım babamın âilesi değildir. Benim asıl dostlarım, Allah Teâlâ ve sâlih mü’minlerdir.” buyurmuşlardır. (Müslim, Îmân, 366; Buhârî, Edeb, 14)

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Ehl-i Beyt’ini her fırsatta kulluk vazifelerini îfâ etmeye ve sâlih amellerde bulunmaya teşvik etmiştir. Son anlarını yaşarken bile şu îkazda bulunmuştur:

“Ey Rasûlullah Muhammed’in kızı Fâtıma! Ey (halam) Safiyye! Allah katında makbûl ameller işleyiniz! (Sâlih amelleriniz yoksa, bana güvenmeyiniz.) Çünkü ben (kulluk yapmadığınız takdirde) sizi Allâh’ın azâbından kurtaramam!” (İbn-i Sa‘d, II, 256; Buhârî, Menâkıb, 13-14)

Ashâb-ı kirâmın da en büyük arzusu, Allah Rasûlü ile bu dünyada nasîb olan beraberliği, âhirette de devam ettirebilmekti. Bunun için Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ashâbına şu ölçüyü bildirdi:

“Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96)

Enes -radıyallâhu anh- der ki:

“İslâm’a girmekten başka hiçbir şey bizi, Allâh’ın Nebîsi’nin;

«Muhakkak ki sen, sevdiğinle berabersin.» sözü kadar sevindirmemiştir.” (Müslim, Birr, 163)

Ebû Kurâd es-Selemî -radıyallâhu anh- anlatıyor:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yanındaydık. O (abdest almak için) temiz su istedi ve elini suya daldırdı. Sonra abdest aldı. Biz onun abdest suyunu elde etmeye çalıştık, (abdest suyundan) yudumladık. Bunun üzerine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

«–Sizi bunu yapmaya sevk eden şey nedir?» diye sordu. Biz de:

«–Allah ve Rasûlʼünün sevgisi.» dedik.

Bunun üzerine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

«–Eğer Allah ve Rasûl’ünün de sizi sevmesini istiyorsanız; size bir şey emanet edildiğinde ona riâyet edin, konuştuğunuz zaman doğru söyleyin ve komşularınızla iyi geçinin.»” (Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, VI, 320)

Demek ki “Ben Allâh’ı ve Rasûl’ünü seviyorum.” demekle iş bitmiyor. Bu sevginin; hâl ve davranışlarımıza, Allah yolundaki gayretlerimize, ibadet, ahlâk ve muâmelâtımıza, bilhassa evimize, işimize, çocuklarımızı terbiye edişimize, toplumdaki tercihlerimize, velhâsıl hayatımızın her safhasına aksetmesi gerekir.

Nitekim Hasan-ı Basrî Hazretleri şöyle buyurur:

“Ey insanlar! «Kişi sevdiği ile beraberdir.» hadîsini yanlış anlamayın! (Gücünüz nisbetinde) sâlihlerin amelini işlemedikçe sâlihlerden olamazsınız. Zira yahudî ve hristiyanlar da, kendilerince peygamberlerini severler, fakat onlar ile değildirler.” (İhyâ, c. II, s. 402)

Dolayısıyla; “Kişi, (âhirette) sevdiğiyle beraberdir.” hadîs-i şerîfini; “Bu beraberlik için sadece sevgi yeter!” şeklinde anlamak, eksik ve yanlış bir anlayıştır. Âhirette Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile beraber olmak isteyen;

  • İbadet hayatında, ihlâs ve takvâda O’nunla beraber olmaya gayret göstermeli.
  • Merhamet ve cömertlikte, infak ve îsarda O’nunla beraber olma azmi içinde bulunmalı.
  • Allah yolundaki hizmetlerde, tebliğde ve bilhassa Kurʼân eğitimine revaç vermekte, Fahr-i Kâinât Efendimiz’in heyecan ve gayretinden nasîb almalı.
  • O’nun güzel ahlâkından hisseyâb olmalı…

Eğer bu gayretler yoksa, sevgi sözleri, içi boş ve kuru bir iddiâdan öteye geçemez. Çünkü gerçekten seven bir kimse; sevdiğine özenir, ona benzemeye çalışır.

Bizler de Efendimiz’in ahlâkından nasîb alabilirsek, O’nun gibi, ümmetin derdiyle dertlenebilirsek, Rabbimiz’in izniyle Velâdet Kandiliʼni senenin her gününe yaygınlaştırmış oluruz. Yine o zaman;

“Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96) müjdesinin muhtevasına girebilen bahtiyar kullardan oluruz -inşâallah-.

Cenâb-ı Hak, Habîb-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼin gönül dokusundan hisseler alabilmeyi, Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri gibi vâris-i enbiyâ olan Hak dostlarının feyz ve rûhâniyetlerinden müstefîd olabilmeyi, cümlemize nasip ve müyesser eylesin. Âmîn!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2021 – Ekim, Sayı: 428

İslam ve İhsan

TAKVÂ NEDİR?

Takvâ Nedir?

TAKVA EHLİ NASIL OLUNUR?

Takva Ehli Nasıl Olunur?

TAKVA İLE İLGİLİ AYETLER

Takva İle İlgili Ayetler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.