Peygamber Efendimizi (s.a.v) Anlamamın ve Okumanın İncelikleri

Rasûlullah kitabının doğru okuma anahtarı öncelikle imandır. Sonra muhabbettir ve daha sonra da teslimiyettir. İman, muhabbet ve teslimiyet arttıkça okumanın derecesi ve derinliği de o nispette artacaktır.

İnsanlık tarihi boyunca Allah elçileri farklı şekillerde okunmuştur. İnkârcı okuyuşlar, kibir ve haset gözlüğüyle okuyuşlar, şüpheci okuyuşlar, sıradan okuyuşlar, nefsânî okuyuşlar, münafıkça okuyuşlar olduğu gibi, mü’mince okuyuşlar, sıddîkça okuyuşlar, aşk ve muhabbetle okuyuşlar da olmuştur. Herkes okuyuş keyfiyeti nispetinde nasip almıştır. Bu nasip, kimine dünyevî ve uhrevî cennetlerin kapılarını açarken, kimilerine de cehennem kapılarını açmıştır. Biz bu yazıda Rasûlullah’ı mü’mince okumanın, O’ndan okumanın ve O’nunla olma ve olgunlaşmanın, bir ömür sürmesi gereken müfredat başlıklarına dikkat çekmiş olacağız. Her bir başlığın kitaplık çapta bir muhtevaya işaret etmesi tabiidir. Herkesin okuması da kalbî ufuklarının genişliği, firaset ve basiretinin de derinliği miktarınca olacaktır. Öyleyse dünün okumaları bugünün okumalarının yerine geçemeyecek ve herkes imanı ve irfanı arttıkça yeniden yeniden okumaya devam edecektir.

OKUMANIN DERECESİ VE DERİNLİĞİNİ ARTTIRAN 3 ŞEY

Evet, Rasûlullah kitabının doğru okuma anahtarı öncelikle imandır. Sonra muhabbettir ve daha sonra da teslimiyettir. İman, muhabbet ve teslimiyet arttıkça okumanın derecesi ve derinliği de o nispette artacaktır. Rasûlullah’ı okumaya Rabbimizin takdimiyle başlamak en doğrusudur. Zira bize habibini ve halilini yani Rasûlünü tanıtan ve takdim eden Rabbimizdir. Konuyla ilgili müstakil eserler kaleme alınmıştır. Bulmalı ve okumalı. Kadı Iyaz’ın Şifa-i Şerif adlı eseri bu konuda bir başlangıç olabilir. Habibullah Efendimizle ilgili âyetler bir hilye titizliğinde bir tabloya dizilse de zaman zaman gönül kıvamımıza göre bakıp bakıp okusak ve gönül iklimimize doğan manalarla yeniden yeniden onun bir veçhesine müttali olsak ne güzel bir tahsil olurdu kulluk hayatımız için.

O’nun hayatını, yaşadığı hadiseleri, her bir hadise karşısında duruşunu, söz dilini, beden dilini, şahsiyet dilini tablo tablo okumak. Hakk’a kulluktaki derinliğini, tazim ve teslimiyetini daha ötede zikir, fikir, haşyet ve muhabbetini okumak. Halka karşı tebliğ, davet ve irşadını, merhamet ve şefkatini, engin muhabbetini, adalet ve nezaketini okuyabilmek. Bu okumayı da hem öğrenmek hem de şahsımızda hayat haline getirmek niyetiyle muhabbetin eşlik ettiği iman, teslimiyet ve hayranlık duygularıyla gerçekleştirebilmek. Okumanın bu şeklini gerçekleştirebilmek, hem zahirî bilgilerden haberdar olmayı ve hem de kalben Rasûlullah’a yakın olmayı gerektirir. Kütüb-i Sitte diye bilinen hadis kitaplarının tamamını okumayı hedef haline getirmek önemli ise de çokları için bu mümkün olamayacağından İmam-ı Nevevî’nin Riyazü’s-Salihin1 adlı eserini ve aynı yazarın el-Ezkâr2 adlı eserini okumak iyi bir zemin oluşturacaktır. Kalbî yönelişimizi derinleştirmek için de Habibullah Efendimizle salat ü selam merkezli bir ilişki artarak devam edebilmelidir.

Allah Rasûlü’nden okumak için ise karşılaştığımız her bir durumla ilgili O’nun bir sözünün, davranışının, tavsiyesinin ya da işaretinin olup olmadığını sormak, soruşturmak ve araştırmak önemlidir. Böylesi bir davranış Rabbimizin hususi hidayetini üzerimize celbedecektir. Daha ötede muhabbet-i ilahiyyeye mazhariyet lütfuyla bizleri buluşturacaktır. Allah’ın âyetlerini Resûlullahın tefsir ve beyanıyla anlamayı, başka anlayışlara tercih etmek, ibadeti ve hayatı O’nun öğrettiği şekilde kabul etmek, hakikatte O’nun talebesi olmayı şeref kabul edenlerin gerçekleştirebileceği bir tahsildir. Modernist ve tarihselci bir yaklaşımla, Habibullahın Kur’an tefsirini ve sünnetini görmezden gelenlerin böyle bir şereften nasipleri olmayacaktır.

O’NU OKUMANIN VE O’NDAN OKUMANIN ASIL HEDEFİ

Sözlü âyetleri Fahr-i Kâinât’ın gözünden ve gönlünden okumak önemli olduğu gibi varlığı ve hadiseleri de aynı pencereden seyredebilmek ve aynı değerlendirme kriterlerini uygulamak, mümince duruşun tabii bir gereğidir. Böylesi bir kıvam, her şeyden önce sağlam bir niyeti, kavi bir imanı, sıhhatli bir ilmi ve derin bir basireti gerektirecektir. Aileyi, nesli, toplumu, devleti, fakirliği, zenginliği, gençliği, ihtiyarlığı, hülasa hayatı ve ölümü doğru değerlendirebilmek için böylesine bir muallimin rahlesine oturabilmek, Hakk’ın rızasına talip bir kul için ne büyük bir lutf-i ilâhîdir.

O’nu okumanın ve O’ndan okumanın nihâî hedefi, hiç şüphesiz imkân ve istidadımız kadar O’nun gibi olma yolunda mesafe kat edebilmek ve nihayet O’nunla olmaktır. Bu hedefin gerçekleşebilmesi için ilk adım ise O’nun risaletine, Üsve-i Hasene oluşuna, önderliğine kavi bir iman ve tam bir güvendir. Olmanın zemini, böylesi tasdik temellerinin atılmasını gerekli kılar. İkinci olarak da O’na saygı ve tazim duygularının eşlik ettiği bir hayranlıkla söz ve davranışlarını taklit etmeye azimli olma halini gerçekleştirmektir. Üçüncü olarak ise canımızdan bile fazla sevebilecek bir muhabbeti talep etmektir. Zira onun haliyle hallenmenin en kısa ve en tesirli yolu muhabbettir. Olma yolunda işimizi kolaylaştıracak bir diğer vesile de peygamber varisi olmuş Rabbânî âlim ve âriflerle bedenî ve kalbî beraberliğe ehemmiyet vermektir.

O’nu okumanın, O’ndan okumanın ve O’nunla olmanın kendi içinde her kula özel mertebeleri vardır. Her kulun dünü, bugünü ve yarını itibariyle de farklı seviyeleri olabileceği göz önünde bulundurulursa, âlemlere rahmet olarak gönderilen Rahmet peygamberinin siretini okumanın ömürlük bir tahsil olduğu kolayca anlaşılır. Dünyevî anlamda her tahsil faydalı bir sonuç doğurmayabilir. Ancak insanın okunması gereken bir âyet ve insanlık âleminin en büyük ve azametli âyetinin de Hatemü’l-Enbiyâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz olduğu düşünülürse, böylesine bir âyeti okumanın zorluğu ve buna mukabil şerefi ve nihayet menfaatinin azameti de hiçbir şeyle kıyas edilemeyecektir. Rabbimizden niyazımız bu yolda da nasibimizi bereketli kılmasıdır.

Dipnotlar: 1) Sekiz cilt olarak Prof. Dr. Yaşar Kandemir, Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan ve Prof. Dr. Raşit Küçük hocalarımız tarafından hazırlanmış ve Erkam Yayınları tarafından yayınlanmıştır. 2) İki cilt olarak Prof. Dr. Yaşar Kandemir tarafından hazırlanmış ve Tahlil Yayınları tarafından yayınlanmıştır.

Kaynak: Adem Ergül, Altınoluk Dergisi, 2020-Ekim, Sayı:416

İslam ve İhsan

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞI NASIL KAZANILIR?

Kitap Okuma Alışkanlığı Nasıl Kazanılır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.