Oruç Tutmanın 17 Faydası

Mü’minler olarak kulluğumuza çekidüzen vermek adına hasretle ve iştiyakla beklediğimiz Ramazan ayında bizlere farz kılınan oruç ibâdetiyle muhatabız. Oruç tutmanın faydaları nelerdir? Oruç ibadetinin faydaları ve hikmetleri.

Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’inde:

“Ey îmân edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki takvâya erersiniz.” (el-Bakara, 183) buyuruyor.

ORUÇ TUTMANIN FAYDALARI

Hicretin ikinci senesinde Medîne-i Münevvere’de bütün Müslümanlara farz kılınan oruç ibâdeti; kitap, sünnet ve icmâ ile sabittir. İnkâr eden küfre düşer. İnsanların sâhibi yüce Yaratıcımız tarafından emredilen bütün hususlarda, bizim bilebildiğimiz veya bilemediğimiz nice hikmetleri vardır. Biz de görebildiğimiz kadarıyla oruç ibadetinin bu fayda ve hikmetleri üzerinde durmak istiyoruz:

1. Oruç, Cenâb-ı Hakk’a ve O’nun emirlerine bağlılığın göstergesidir.

Hiç şüphesiz ki Allah Teâlâ, yarattığı kullarını açlıkla, susuzlukla, mallardan eksiltmekle ve nice başka şeylerle imtihan edeceğini Bakara Sûresi’nin 155. âyet-i kerîmesinde haber vermiştir. Bu âyet-i kerîme mûcibince, hakkıyla orucunu tutan mü’min, Rabbinin açlık imtihanını başarmış olarak dîni samimiyetini ve hassâsiyetini göstermiş olur.

2. Oruç, müminleri sabra alıştırır.

Bilinsin ki sabır, başarının sırrıdır. Sabır, problemlerden, sıkıntılardan, musîbetlerden kurtulmanın yegâne ilacıdır. Hayatta, ilimde, ticârette, savaşta her çeşit hâdisede sabredenler dâima başarıya erişirler. Allah Teâlâ sabredenlerle beraberdir. Oruç ile kul, bedenin pek çok isteklerine sabretme becerisi kazanır.

3. Oruç, şükür ifâdesidir.

Oruç ile mü’min Allah Teâlâ’nın insanlara lütfettiği nimetlere şükretme, Cenâb-ı Hakk’ın azabından korunma, kıyâmet gününün şiddet ve sıkıntısını hatırlama hâlini yaşar. Bu hususla ilgili olan âyeti kerimede Hak Teâlâ:

“Ey îman edenler! Oruç, sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz…”(el-Bakara, 183) “…Umulur ki şükredersiniz.” (el-Bakara, 185) buyurmuştur.

4. Oruç, şefkat ve merhamet duygularını geliştirir.

Bizim sahip olduğumuz nice nimetlerden mahrum olan kardeşlerimizi düşünerek onlar için yardım etme hisleriyle dolarız. Nitekim İslam coğrafyasının değişik yerlerinde pek çok müslüman açlık ve susuzluk içinde kıvranmaktadır. Şüphesiz açlık ve susuzluk, acıların en çetinidir. Mü’minler olarak kendi nefsimiz için istediklerimizi, diğer kardeşlerimiz için de isteyerek fakir, kimsesiz ve muhtaçların hâlini düşünerek onlara şefkat ve merhametle yardım ederiz.

5. Oruç, mü’mine Allah Teâlâ’nın rahmet ve mağfiretini kazandırarak dünya ve âhiret mutluluğu sağlar.

Âdemoğlunun her ameli katlanır. Zîrâ Cenâb-ı Hakk’ın bu husustaki sünneti şudur: Hayırlı ameller, en az on misliyle yazılır. Bu, yedi yüz misline kadar çıkar. Allah Teâlâ (bir hadîs-i kutsîde) şöyle buyurmuştur:

“Oruç başkadır. Çünkü o sırf Benim içindir, onun mükâfatını da (dilediğim gibi) Ben vereceğim. Kulum, Benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti. Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir, diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku, Allah indinde misk kokusundan daha hoştur.” (Buhârî, Savm 2, 9; Libâs 78)

6. Oruç, günahları bağışlatır.

Ramazan orucunu lâyıkıyla tutan, inşâallah günahlarından kurtularak temizlenmiş olur. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Kim fazîletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, İman 28, Savm 6)

7. Oruç, o en zor günde tutana şefaatçi olur.

“Oruçla Kur’ân, kıyâmet gününde kula şefaat edeceklerdir. Şöyle ki: Oruç: «Ey Rabbim! Ben onu gündüzleri yemekten ve şehvetlerinden men ettim. Onun için beni, onun hakkında şefaatçi kıl!» diyecek; Kur’ân da: «Ben onu geceleri uykusuz bıraktım. Beni de onun hakkında şefaatçi kıl.» diyecek. Böylece ikisi de (o kula) şefaat edeceklerdir.” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, II/174)

8. Oruç, rızkı bereketlendirir.

Ramazan, müslümanlar için rahmet ve bereket ayı olarak bilinir. Nitekim Taberânî’de belirtilen bir hadîste;

“Bereket ayı olan Ramazan geldi. Allah Teâlâ onda size zenginlik ve rahmet indirir. Hata ve kusurları bağışlar, duâları kabul eder. Allah Teâlâ, sizin amellerinize bakar ve sizinle meleklerine iftihar eder. Öyle ise, Allah katında hayırlı olmaya bakın, hayır işleyin. Gerçekten en bedbaht kimse, Allah Teâlâ’nın rahmetinden mahrum kalandır.” buyrulur.

9. Oruç, bedenin zekâtıdır.

Zekât ibâdeti, nasıl malı temizlerse, oruç da bedeni temizler. Taberânî’deki bir hadisi şerifte;

“Her şeyin bir zekâtı vardır. Bedenin zekâtı da oruçtur.” buyrulması bu hakikate işaret eder.

10. Oruç, akıl ve zekâyı güçlendirir.

Bazı kendini bilmez nâdânların yanlış ifade ettikleri gibi, oruç, zekâ ve yeteneklerin çalışma temposunu azaltmaz; tam tersi zihne uyanıklık, kabiliyetlere canlılık sağlar. Oruç tutan insan; sönük, donuk, ölgün olmaz. Bilakis canlı, dinamik ve dinç olur.

11. Oruç, sosyal hayattaki dengeyi sağlar.

Oruç ile cemiyet hayatında zengin-fakir mücâdelesi azalır. Bilindiği gibi, toplumda yerleşik pek çok huzursuzluğun sebebi, birilerinde var olanın diğerlerinde olmamasıdır. Yüce İslam Dîni, bu târihî hakikatten hareketle zekât, sadaka, hibe, borç verme ve yardımlaşma kültürü ile zengin-fakir arasındaki mücâdeleyi önlemiş, hatta bu denge kurma işini vakıflar eliyle müesseseleştirmiştir. Aynı zamanda inananlara az ile yetinmeyi ve sabrı tavsiye etmiştir.

12. Oruç, âdeta müminler için bir savaş eğitimidir.

Hayatın en zor dönemlerinden olan savaşlarda her zaman yiyecek, içecek bulmak mümkün olmaz. Uzun süre insanlar aç kalabilirler. İşte oruç ile inanan insan, bu gerçekle yüz yüze kalmaya tecrübe kazanır. Ayrıca öyle zor günlerde oruç tutanlara da büyük mükâfatlar vardır.

“Allah yolunda bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teâlâ, bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar.” (Buhârî, Cihâd 36)

13. Oruç, bedenin sağlığıdır.

Devamlı çalışan her varlığın mutlak dinlenmeye ihtiyâcı vardır. On bir ay, bütün âzâlarımızla çalışan bedenimizin bir ay belli zaman dilimlerinde biraz istirahat etmesi çok mâkuldür. İslâm’ın beş şartından biri olan oruç, hakikaten şifa kaynağıdır. Avrupa ve Amerika’da doktorlar, hastalarına oruç tutmalarını tavsiye ediyorlar. Oruçla insan vücûdunda biriken toksinler, fazla yağlar, birikmiş zehirler vücuttan dışarı atılır. Bu sebeple oruç İslam ülkelerinin dışında da hızla yayılmaktadır.

14. Oruç, ahlâkı güzelleştirir.

Hakiki mânâda oruç tutan mü’min; eli, dili, gözü, kulağı, ayağı ile işleyebileceği günahlardan kendini titizlikle korumaya çalışır. Cimrilikten, fesattan, çekişmeden, dedikodudan kaçınır. Kibir, gurur, gösterişten, bencillikten sakınır. Bu şekilde kişi güzel ahlâk sâhibi olur. Oruç tutan mü’min gafletten, hileden, nefis ve şeytanın kötülüklerinden kendini koruyan Allah Teâlâ’nın has kuludur. Bu hususu te’yit eden hadisi şerif şöyledir:

“Kim yalan sözü (yalanı, gıybet, dedikodu gibi günah sözleri) ve onunla ameli terk etmezse, (bilsin ki) onun yiyip içmesini bırakmasına Allah Teâlâ’nın ihtiyâcı yoktur.” (Buhârî, Savm 8, Edeb 51)

15. Oruç, insana kendini denetleme imkânı sağlar.

Oruç tutan mü’min, Rabbinin kendisine helâl kıldığı pek çok şeyden belirli süre isteyerek ferâgat eder. Her şey elinin altında olmasına rağmen yiyebileceği, içebileceği halde sırf Rabbinin rızâsı için tuttuğu oruç sebebiyle kendi irâdesiyle yemez, içmez. Bu, müthiş bir irâde eğitimidir. Sosyal hayatta inanan insanların aynı anda ve aynı şekilde hareket etmesiyle toplumsal mensubiyet duygusu ve psikolojik üstünlük sağlanır.

16. Oruç, kötü alışkanlıkların terk edilmesini kolaylaştırır.

Sigara, içki, kumar gibi toplumda hızla yayılan kötü alışkanlıklar, genelde oruçla terk edilir. Belki de böylece kişinin oruç, namaz, Kur’ân ile hayırlı amellere başlaması mümkün olur. Eğer bunlar devam ettirilirse, inanan kişinin hayatına ciddi mânâda istikâmet gelir.

17. Oruç, rûhî melekeleri geliştirir, mânevî birlik temin eder.

Oruç, rûhun beden üzerindeki iyi yönlü hâkimiyetini kuvvetlendirir. Bu hususta pek çok uzman psikolog, oruç tutan insanların genellikle nefislerine hâkim olduklarını, mânevî gücün bütün zaafları yendiğini hayranlıkla müşahede ettiklerini söylemektedirler. Yine insanın vücuduyla birlikte düşünce ve his dünyasında büyük bir hassasiyet elde edildiğini, kişilerin günlük stres ve gerginliklerin azaldığını vurguluyorlar. Aynı zamanda mü’minler olarak işçisiyle-memuruyla, doktoru-öğretmeniyle, yaşlısı-genciyle, erkeği ve kadınıyla oruç, inananlar arasında mânevî bir ortaklık ve birliktelik sağlar.

Sayılamayacak kadar çok faydaları olan orucun emredilmesindeki hikmetleri gerektiği gibi anlamak durumundayız. Ancak bilelim ki, oruç ve diğer bütün ibadetler, sırf fayda ve hikmetleri sebebiyle îfa edilmez. İbadetlerin yapılış gâyesi, öncelikle Allâh’ın rızâsını kazanmak ve O’na olan bağlılık ve kulluğumuzu göstermektir. Diğer bütün fayda ve hikmetler, bundan sonra gelir.

Âdeta senenin kalbi olan Ramazan ve Ramazan’ın kalbi olan oruç, bütün müslümanlara kemal noktasında, iyilik, güzellik ve bağışlanmalar getirsin inşaALLAH. (Âmin)

Kaynak: Nurten Selma Çevikoğlu, Şebnem Dergisi, Sayı: 136

İslam ve İhsan

ORUÇLA İLGİLİ AYETLER

Oruçla İlgili Ayetler

ORUÇLA İLGİLİ HADİSLER

Oruçla İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.