'Ölüm Korkusunu Birebir Yaşıyorsunuz'

Hatay Devlet Hastanesinde görevli acil tıp doktoru Cihat Yel, yaşadığı zorlu Kovid-19 sürecine ilişkin, çok ciddi nefes darlığı problemleri olduğunu belirterek, ölüm korkusu yaşadığını kaydetti.

Hatay'da yakalandıkları yeni tip koronavirüsü (Kovid-19) atlatan Hatay Devlet Hastanesinde görevli acil tıp doktoru Cihat Yel ile hemşire Sevda Güvenç, hem hastalık döneminde yaşadıklarını hem de görevlerindeki zorlukları anlattı.

Yel, yaptığı açıklamada, Kovid-19'lu hastalara müdahale etmek zorunda kaldıkları dönemde hastalığa yakalandığını söyledi.

Kovid-19'a yakalandıktan sonra, yaklaşık 10 günlük evde karantinada kalmasının ardından ateşinin düşmemesi üzerine kendisi için hastaneye yatış kararı verildiğini belirten Yel, şunları anlattı:

"1 hafta kadar da hastanede yatarak tedavi aldım. O süreçte durumum biraz daha ağırlaşmıştı, birkaç metre uzakta lavabo ihtiyacımı gidermeye kalktığımda dahi yatağıma dönemedim. İşime döndüm ama efor kapasitesinde ciddi bir azalma vardı, eskiden 50 hasta baktığınız eforu bir hastaya sarf etmeye başladık. Hani hastaya doğru koşuyorsunuz ama bazen varamadan nefes nefese kalıp yere çökmek zorunda kalıyorsunuz. Diğer arkadaş sizin yerinize müdahale etmek zorunda kalıyor. Yoğun bakıma yatmamama rağmen çok ciddi nefes darlığı yaşadım. Ölüm korkusunu birebir yaşıyorsunuz, yoğun bakımda yatan hastalardaki o nefes darlığını hayal bile edemiyorum. 24 saat boyunca makineden ayıramadığımız hastalar oldu, entübe etmedik hani makineden de ayıramadık."

Her şeye rağmen bir sağlık çalışanı olarak hastalara şifa olabilmek için ellerinden gelenin fazlasını yapmaya gayret gösterdiklerini vurgulayan Yel, herkesin kurallara uymasını, Kovid-19'a yakalananların da ilaçlarını düzenli kullanmasını istedi.

Yel, ilaç kullanımının önemine değinerek, "Ayakta gelen hastalar ilk başta çok iyiydi, ilaç verip gönderiyorduk. Ya ilaçları kullanmadılar ya da kurallara uymadılar, bir süre sonra verdiğimiz ilacı kullanmadıkları için hasta daha kötü geldi, daha ağır ilaçlarla tedavi etmeye çalıştık ve bu süreçte ciddi hasta kaybımız da oldu. Hiç beklemediğimiz hastalar hiç beklemediğimiz süre içinde vefat etti." diye konuştu.

Kovid-19'un sadece akciğeri etkileyen bir enfeksiyon gibi görünse de durumun öyle olmadığının altını çizen Yel, "Hastalarda sıklıkla beyinde damar tıkanıklığı olsun, kalp krizi olsun bu gibi kliniklerle de başvurmaya başladılar çünkü vücutta oluşan reaksiyonlar hem bağışıklık sistemini etkiledi hem de pıhtılaşma faktörlerini bozmaya başlayınca beyinde damar tıkanıklığı ve kalp krizi gibi kliniklerle de karşılaştık." dedi.

"Kimse entübe olmak istemez"

Hemşire Sevda Güvenç de halsizlik, baş ağrısı ve uykusuzluk gibi şikayetler üzerine yaptırdığı testinin pozitif çıktığını ifade etti.

Evde 10 gün karantinada kalarak düzenli ilaç kullanımı sonrası hastalığı atlattığını anlatan Güvenç, bu süreçte halsizlik şikayetlerinin devam etmesinin yanı sıra şiddetli öksürüklerinin de olduğunu aktardı.

Güvenç, Kovid-19'un fiziki etkilerinin yanı sıra psikolojik etkilerinin daha ağır olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Çok yakın sağlık çalışanı arkadaşlarımızı kaybettik, bazı arkadaşlarımız ailelerinden yakınlarını kaybetti, eşim de pozitifti ayrı bir odadaydı ama saat başı yanına gidip nefes alıp almadığını kontrol ediyordum. Psikolojik açıdan düşünürsek, insan için bir baskı, 'Acaba bir şey olacak mı, iyi mi?' diye. İnsanı bu sıkıntılara sokuyor durum. Kimse entübe olmak, CPAP maskesine bağlanmak istemez. İnsanlar fotoğraflarda görüyorlardır entübasyonun ne olduğunu, yapay solunum cihazlarının ne olduğunu ama gerçekte karşılaşsalar değil kendilerini, aile yakınlarını o şekilde görmeyi aklından bile geçiremez."

Güvenç, tedbirlere uymanın hastalıkla mücadelenin en önemli kısmı olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Belki insanların başkalarının yükünü hafifletmek zoruna gidebilir ama önce bu yükün kendilerinin olduğunu düşünüyorum çünkü bir anne, bir evlat olmak kolay değil ve onların kaybını yaşamak her şeyden daha güçtür. Sonrasında biz elimizden geleni yapsak da hasta kötüleştikten sonra müdahale edemediğimiz çok zaman oluyor."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.