Ölü Kalpleri Dirilten Sözler

İnsan özünü geliştiren ve mânevî yolculuğu kolaylaştıran pozitif enerji kaynağı hikmetli kelamlardır.

İlâhî mesajlar ve hikmet ehlinin dilinden dökülen inci gibi sözler, ham insanı pişirir, olgunlaştırır ve “insaniyet makamı”na yüceltir.

Söz vardır, insanın içini karartır, gönlünü katılaştırır. Gülen yüzü soldurur, koşanı durdurur, âlemi savaş alanı haline getirir. Yine söz vardır, gönüllerin neşe ve sürur kaynağı, kişinin hayat iksiri, toplumun ülfet harcıdır. Diriltici söz, diri bir özün bereketli bir nefhasıdır. İnsan daha diri bir hayat için bu iksiri aramalı, bulmalı ve kana kana içmelidir.

HİKMET EHLİNİN SÖZLERİ

Lokman Hekim oğluna der ki:

“Oğlum, hikmet ehli âlimlerin sohbetinde bulun. Zira Allah, ölü toprağı yağmurla dirilttiği gibi, ölü kalpleri de hikmet ehlinin sözleriyle diriltir.”45

Mevlânâ’nın üstadlarından olan Seyyid Burhaneddin'in -Kuddise Sirruh- şu sözleri de kelamla yayılan enerjinin etkileme gücüne işaret eder:

“Bak evlâd! Ceviz kabuğunu yemek, nasıl mideyi zayıf düşürürse, kabuktan ibâret olan sözü duymak da gönlü öyle zayıf hale getirir. Hakk’ın sözünü Hak’tan duy. Canın vasıtasız olarak Hak’tan duyma makamına erememişse, hakikat ehlinin sözlerine kulak ver.”

ŞAHSİYETİN İNŞASI

Her söz bir enerji ortaya çıkarmaktadır. Faydasız sözü söylemek ne kadar zararlı ise dinlemek de en az o kadar zararlıdır. Bazen adı sohbet, konferans ve vaaz olsa da, özü pişmemiş kimselerin ham sözlerinden oluşan laf kalabalıkları, gönlü daha da zayıf hale getirebilmektedir. Bu bakımdan sözüne kulak vereceğimiz kimselere dikkat etmek, kendi şahsiyetimizin inşası bakımından son derece önemlidir. Atalarımızın ifade ettikleri gibi “İnsan kulaktan sulanır”. Su zannedilerek içilen zehirlerin hayatı söndüreceği ise açıktır.

Bütün bu pozitif enerji arayışlarını, ilâhî rahmet nazarına erişmenin vesileleri olarak görmelidir. Pozitif enerji uğruna, kullara ya da diğer bir varlığa perestiş (tapınma) şaibesi taşıyan her türlü fikir, davranış ve faaliyetlerden, anlamsız nümayişlerden, sahte rollerden, riyâkârlık kokusu taşıyan amellerden fersah fersah uzak kalınmalıdır. Beşeriyet bazen aynadaki tezâhürü gerçek zannedip batıl itikatlara saplanabilmektedir. Bu itibarla pozitif enerji arayışlarında niyetimiz, Rabbimizin kullarına ve varlığa ikram ettiği nimetleri devşirerek, özbenliğimizi uyandırmanın yolunu bulmak ve bu sayede ilâhî rahmet nazarına liyakat kazanabilmektir. Zira uyanık bir gönülle Rabbülâlemin arasında kurulacak enerji akım hattının (fuyuzât-ı ilâhiyyenin) insanı yeryüzünün halifesi yapacağında hiç şüphe yoktur.

EN BÜYÜK MAHREMİYET

En büyük mahrumiyet, ilâhî nazardan ve kelâm-ı Rabbânîden mahrumiyettir. Bu azap, en büyük Cehennem azaplarından biridir. Nitekim şöyle buyrulmuştur:

“Allah’a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle değiştirenlere gelince, işte bunların ahirette bir payı yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap vardır.” (Ali İmran Sûresi, 77)

Gönül seferinde pozitif iklim, yolculuğu daha huzurlu hale getirecektir.

45) Heysemî, I, 125.

Kaynak: Dr. Adem Ergül, Göklere Yolculuk Var, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.