Okul Öncesi Çocuklar İçin Görgü Kuralları

Okul öncesi dönem, çocuklarda fizikî ve zihnî gelişimin çok hızlı olduğu önemli bir dönemdir. İnteraktif materyaller, görsel ve renkli malzemeler, sesler, müzikler kullanılarak okul öncesi dönemde çocuklara görgü kuralları öğretilebilir ve bu bilgiler kalıcı hâle getirilip pekiştirilebilir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Ey îman edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allâh’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” (et-Tahrîm, 6)

İbn-i Ömer -radıyallâhu anhümâ-’dan rivâyet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Âmir memurlarının çobanıdır. Erkek, âilesinin çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idâre ettiklerinizden sorumlusunuz.” (Buhârî, Cum’a 11, İstikrâz 20, İtk 17, 19, Nikâh 81, 90; Müslim, İmâre, 20)

OKUL ÖNCESİNDE ADABI NASIL ÖĞRETELİM?

Okul öncesi dönem, çocuklarda fizikî ve zihnî gelişimin çok hızlı olduğu önemli bir dönemdir. Her bir duygu, düşünce ve terbiye tohumları, bu yaşlarda atılır ve o körpe dimağlarda filiz verir. İnsandaki din duygusunun temeli de bu yaşlarda atılır. “Çocukluk, insanın anavatanıdır.” sözü boşuna söylenmemiştir. Din, sadece ibadetten ibaret değildir elbet. Dînin önemli bir kısmını îman ve ahlâk esasları oluşturur.

Okul öncesi çocuklar, dîne karşı son derece meraklı ve ilgilidirler. Hattâ dindarlık, en çok onlara yakışır. Onların minik ağızlarıyla selâm verişleri, suyu oturarak içmeleri, Peygamber Efendimiz’den bahsetmeleri, Allâh’a karşı büyük bir inanç ve sevgi duymaları, bozulmamış fıtratlarının güzelliği yanında, insanı duygulandıran, son derece sevindiren şeylerdir.

“O daha çocuk!” diyoruz kimi zaman, öyle değil mi? Ama onların hâfızaları öyle güzel kayıt tutuyor ki… Hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan dikkatle hâfızalarına yerleştiriyorlar, her şeyi… 4-6 yaş grubu çocuklarımız, “okul öncesi” denilen çağdadırlar. Bu çocuklar, âdâb-ı muâşeret dediğimiz “ahlâk, âdâb, görgü kuralı” üçlemesinin en çok yakıştığı ve en güzel uygulama örneklerinin görüldüğü dönemdedirler. Bu yavrulara günümüzde “çoklu zekâ yöntemleri” denilen metotlarla âdâb-ı muâşeret öğretilmelidir. Zamanımız, internet çağıdır. İnteraktif materyaller, görsel ve renkli malzemeler, sesler, müzikler kullanılarak öğretilen bilgiler, kalıcı hâle getirilip pekiştirilmelidir.

4-6 yaş grubuna verilecek her yeni bilgi, zamana yayılarak çok tekrarla verilmelidir. Bu noktada kararlı olmak, aceleci davranmamak ve en önemlisi, verdiği âdâb kuralını öğretmenin/öğreticinin/ebeveynin bizzat kendisinin de uyguluyor olması çok önemlidir. Meselâ bir su içme âdâbı, âilenin de bu yöndeki telkiniyle mümkünse, çocukların suyu her içişlerinde tekrar edilmelidir.

“Çocuklar suyu nasıl içelim? Hangi elimizle içelim? İçmeden önce ne söylüyorduk?” gibi eğitimi eğlenceli hâle getirecek sözler sarf edilmelidir. Art arda gelecek:

“-Yavrum otur, besmele çek, sağ elinle iç…” gibi telkinler, emir içerdiğinden çocukta çok karşılık bulmayacak, bulsa bile anlık bir davranış düzeltme olarak kalacaktır.

Öğretmen ya da ebeveyn, çocuklar eline bardağı alıp suyu içebilecek duruma geldiğinden itibaren “Bismillâhirrahmânirrahîm” diyerek bardağı çocuğun sağ eline uzatmalı, oturup içmesini sağlamalı, bitirince “Elhamdülillah” demelidir.

Kaynak: Fatma Çatak, Şebnem Dergisi, 154. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.