Nizam Ne Demek?

Nizam: Usûl, kâide. Düzgünlük, tertip. Düzen. Kanun. Şekil, tarz. Devlet veya idare tarafından konulan kâideler anlamına gelmektedir.

NİZAM KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Kendilerini böyle bir hidâyet iklîmi içinde bulan bahtiyar Kemâller, büyük bir mahcûbiyetle paketlerini alıp denileni yaptıktan sonra, sahur yemeği için tekrar oraya geldiler. Fakat cemaat, onları tanımakta güçlük çekmişti. Zîrâ elbiselerinin şurasında burasında kusmuk lekeleri bulunan o iki perişan adam gitmiş, yerine saç ve sakalları nizâma sokulmuş, düzgün görünüşlü iki derviş gelmişti…

*****

İşte evlâtlarım! Gerçek tahsil, yâni hakîkî mânâda bilmek ve okumak; önce kendi özünü bilmek, sonra da kâinat dershânesindeki büyük nizâmın muammâlarını çözmek ve bütün hâdiselerin derûnundaki hikmetlere vâkıf olabilmektir. Hattâ o hakîkatlerin de ardında cereyân eden ibret ve hikmetlerle duygu derinliğine erişebilmektir. Çünkü kâinât abes yaratılmamıştır. Yaratılışın hikmet ve gâyelerini her zerre kendine mahsus bir lisân ile söylemekte ve gönülleri îman câzibesine, Allâh muhabbetine çekmektedir. Bu hâli kazanmak ise bâzı toplumların lisânını öğrenmekle değil, kâinâtın lisânına âşinâ olabilmekle mümkündür. Zîrâ, kalp gözü açılan mü’min, her yerde Rabbin ilâhî tecellîlerini müşâhede eder. İnsanı, eşyâyı ve kâinâtı, kendinde meknuz sır ve hakîkat ile görür. Kalben bu kıvamda olan bir mü’min için her şey «hâl lisânı» ile konuşur. İnsanın da yüzü-gözü, üstü-başı vitrinidir. Yâni insan, ağzıyla konuşmasa bile duruşuyla da bir beyân hâlindedir. İşte bütün varlıkların da «lisân-ı hâl» tâbir edilen bir lisânı vardır.

*****

İslâm ictimâî nizâmında, fakir ile zengin arasında muhabbet tesis edip hased ve husûmeti bertarâf eden «zekât ve infak» ibâdeti de son derece mühim bir yer tutar. Zekât ve infâk ibâdetinde, varlıklı insanların servete râm olma netîcesinde meydana gelebilecek muhtemel azgınlıklarına sed çekmek, muhtaçlarda da zenginlere karşı menfî temâyüllerin filizlenmesini engellemek, böylece ictimâî hayattaki dengeyi korumak gibi hikmetler bulunmaktadır.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.