Neml Suresi 54-58. Ayetleri Uyarıyor!

Neml Suresi 54-58 arasıdaki ayetler günümüzde kimleri, hangi fiillerinden dolayı uyarıyor? Bu ayetlerden çıkarmamız gereken dersler nelerdir?

Neml Suresi 54-58. arası ayetler hangi toplumları uyarıyor? Hangi çirkin fiiler için bizleri uyarıyor?

NEML SURESİ 54-58. AYETLERİN TEFSİRİ

Neml Suresi 54: Lût’u da peygamber olarak gönderdiğimizde, kavmine şöyle demişti: “Sizler göz göre göre hâlâ o hayâsızlığı yapmaya devam edecek misiniz?”
Neml Suresi 55: “Sahi siz kadınları bırakıp erkeklere mi şehvetle yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmeyen pek câhil bir gürûhsunuz.”
Neml Suresi 56: Kavminin ona cevâbı ise sadece: “Lût’un ailesini memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar, temizliğe çok düşkün, pek ahlâklı insanlar(!)” demeleri oldu.
Neml Suresi 57: Biz de onu ve ailesini kurtardık. Ancak karısı hâriç. Onun geride kalıp helâk edilenlerden olmasını takdir buyurduk.
Neml Suresi 58: Üzerlerine öyle bir taş yağmuru yağdırdık ki... Azapla uyarılıp da buna aldırmayanların yağmuru ne fenâ bir yağmur oldu!

TEFSİR:

Lût kavminin müptelâ olduğu günah, çirkinliği açık olan bir günahtı. Aslında kendileri de bunun kötülüğünün farkında idiler. Buna rağmen bile bile onu yapıyorlardı. Onlar, erkeğin şehvetini tatmin için erkeğin değil, kadının yaratılmış olduğunu biliyorlardı. Zira kadınla erkek arasındaki fark, onların anlamayacağı kadar kapalı değildi. Fakat yine de bu çirkin işi göz göre göre yapıyorlardı. Üstelik onlar bu hayasızlığı, hiçbir şeye aldırmayarak, halkın gözü önünde açıkça icra ediyorlardı. Daha bir azgınlık olsun diye bu işi yaparken örtünmüyorlardı. Nitekim bu konuya ışık tutan bir diğer âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “....toplantılarınızda her türlü çirkin işi açıktan açığa yapmaya devam edecek misiniz?” (Ankebût 29/29) Fakat onlar ahmaklık, budalalık ve şehvetlerine düşkünlükleri sebebiyle yaptıkları işin feci neticelerini kestiremiyorlardı. Bütün himmetleri, en münâsebetsiz bir tarzda bile olsa sadece şehevî arzularını tatmine ve bunu sürdürmeye bağlanmış durumdaydı. Yaptıklarının nasıl bir ilâhî kahır ve gazap tecellisine sebep olacağını hesap edebilcek halleri bile yoktu. Allah’ın cezası başlarına inmeye hazırken, onlar bunu hissetmeyecek kadar gafil ve şehvetlerine dalmış durumdaydılar. Öyle ki, Lût (a.s.) ve ona inanan temiz insanların iffetlerini dillerine doluyorlar; “Bunlar güya kendilerini tertemiz sanan insanlarmış, bunları memleketimizden çıkarın da bizim kirimiz, lekemiz onlara bulaşmasın(!)” diyorlardı. Bu azgınlıkları, neticede onların gökten sicim gibi yağan taş yağmurlarıyla helak edilmelerine sebep oldu. (bk. A‘râf  7/80-84; Hûd 11/69-83; Şuarâ 26/160-173)

Burada dikkat çekilmek istenen nokta, livâta gibi çok çirkin bir günaha mübtelâ olan, bu yüzden peygamberin ikaz ve irşatlarına kulak asmayan fert ve toplumların sonunda helak olacağıdır. Dolayısıyla böyle bir günaha düşenler bu kıssa ile uyarılır ve bunu terk etmedikleri takdirde, bir belâya uğrayacakları kendilerine hatırlatılır.

İslam ve İhsan

“BİZ SİZİ BİR ERKEKLE BİR DİŞİDEN YARATTIK” AYETİ

“Biz Sizi Bir Erkekle Bir Dişiden Yarattık” Ayeti

ŞEYTANIN 5 BİN YIL ÖNCEKİ TUZAĞINA BUGÜN DÜŞENLER

Şeytanın 5 Bin Yıl Önceki Tuzağına Bugün Düşenler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.