Necip Fazıl Kısakürek, Vefatının 39. Yılında Kabri Başında Anıldı

Anma programları kapsamında, ikindi namazının ardından Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde hatim duası yapılacak.

Şair, yazar ve mütefekkir Necip Fazıl Kısakürek, vefatının 39. yılında çeşitli etkinliklerle yad ediliyor.

Eyüpsultan Mezarlığı’ndaki kabri başında düzenlenen anma programında, Kur’an-ı Kerim okundu, dualar edildi.

İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, Necip Fazıl Kısakürek’in fikri, eserleri, hayat mücadelesiyle bir devrin önde ve öncü şahsiyetlerinden olduğunu söyledi.

Kısakürek’in sadece kendi çevresinde değil, Türkiye’deki gençler başta olmak üzere geniş kitleler üzerinde etkili olduğuna dikkati çeken Yılmaz, “Üstelik onun tesir halkası her yaş ve eğitim grubuna, ülke yönetimindeki en zirve noktaya ulaşacak kadar derin ve belirleyici olmuştur.” dedi.

“NECİP FAZIL’I AYIRAN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ MÜCADELE ADAMI OLUŞUDUR”

Necip Fazıl’ın büyük bir şair, yazar, mütefekkir olduğunu belirten Yılmaz, şunları kaydetti:

“Ama tarihi bütünlüğümüz içerisinde baktığımızda bizim başka büyük şairlerimiz, yazarlarımız ve ediplerimiz de bulunmaktadır. Necip Fazıl’ı benzerlerinden ayıran en önemli özelliği onun bir mücadele adamı, bir eylem insanı oluşudur. Bir zihniyet dünyası inşa etme gayretidir. Yaşadığı zaman diliminde horlanan, ezilen insanların sesi oluşudur.”

Necip Fazıl’ın şiirleri, denemeleri, hikayeleri, tiyatroları ve tarih yazılarının önemini vurgulayan Yılmaz, “Bütün bunları daha anlamlı kılan onun sözünün mücadelecisi, fikrinin savaşçısı oluşu, bu mücadelede çok geniş kitleleri etrafında toplayabilmesi, onlara öncülük edebilmesi ve bu ruhu onlara kazandırmasıdır.” şeklinde konuştu.

Senelerdir bitmek bilmeyen bir hasret ve ardı arkası kesilmeyen bir muhabbetle anılan usta şairin 39. vefat yılının özel bir öneme sahip olduğunu ifade eden Yılmaz, şunları aktardı:

“Üstat Kısakürek, ‘Gençler Ayasofya mutlaka açılacaktır ve cami olacaktır.’ demişti. Ayasofya açıldı, cami oldu ve bu sene üstadın hatim duası Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde yapılacak. Yarın ikindi namazını müteakiben onun bu büyük müjdesinin bir hatırası olarak Ayasofya Camii’nde hatim duasını yapacağız. İnanıyorum ki bundan sonra üstadı anmalar devam edecek ama 39. sene, bu hatim duasıyla ayrı bir yere sahip olacaktır.”

“MODERN ÇAĞIN YUNUS EMRE’Sİ NECİP FAZIL’DIR”

Yazar ve şair Mustafa Özçelik, Kısakürek’in kendisi de dahil pek çok kişinin üzerine hakkı bulunduğuna dikkati çekerek, “O, çok zor şartlarda dilimiz, dinimiz, kültürümüz, medeniyetimiz adına bir şair ve fikir adamı olarak çok büyük bir mücadele yürüttü. Bu mücadele ile Türkiye bugünlere geldi.” dedi.

Necip Fazıl’ın, kitapları, çıkardığı mecmualar, kurduğu dernekler vasıtasıyla bütün bir Anadolu’yu mektep yaptığını ve nesillerin onun eserleriyle yetiştiğini ifade eden Özçelik, “Necip Fazıl her dem anılması, hatırlanması, eserlerinin yeni nesillerce de okunması gereken bir isim. Çünkü büyük isimler, birleştirici değerlerdir. Eğer her nesil onları okursa ortak bir duygu ve düşünce zemini oluşur.” değerlendirmesini yaptı.

Yunus Emre ile Necip Fazıl’ın pek çok benzerliği bulunduğuna işaret eden Özçelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Modern dönemde Yunus Emre’yi hem günümüze taşıyan hem de onu en iyi anlayan ismin Necip Fazıl olduğunu düşünüyorum. Yunus ile ilgili bir tiyatro eseri yazdı, 2 şiiri var, ayrıca bir toplantıda yaptığı Yunus Emre konuşması Türk edebiyatında Yunus Emre’yi en iyi anlatan metinlerden biridir. Eserlerinde sık sık buna atıflar yaptı. Yaşadığı ferdi hikaye de Yunus Emre’ye çok benziyor. Mesela ölüm teması her ikisinin de hayatlarının başlarında, onlar için önemli bir tema. Her ikisi de tasavvufla alakalı. Yunus Emre zaten bir mutasavvıf şair. Necip Fazıl da Abdülhakim Arvasi hazretlerini tanıdıktan sonra şiiri ve dünya görüşü büyük ölçüde değişikliğe uğruyor. Yine şiir tarzı, o temiz Türkçesi, heceyle yazması, şiire yüklediği metafizik mana bakımından da Yunus Emre’yi andıran söyleyişleri vardır. Bana sorarsanız, tabii şartlar ve farklılıklar dikkate alınmak kaydıyla, modern çağın Yunus Emre’si Necip Fazıl’dır. İkisi için de Anadolu, çok önemli bir temadır. İkisi de Anadolu merkezli Türk-İslam düşüncesinin iki önemli temsilcisidir.”

“MÜCADELESİNİ BİLMENİN ÖTESİNDE ESERLERİNİ DE OKUMAK LAZIM”

Yazar Mehmet Doğan da Necip Fazıl ile yaşadığı dönemde 1970’li yıllarda onunla tanıştığını, sohbetlerinde bulunduğunu, konferanslarını dinlediğini ve mücadelesine şahit olduğunu anlattı.

Mücadelesini bilmek için Kısakürek ile tanışmanın şart olmadığına dikkati çeken Doğan, “Necip Fazıl’ın mücadelesini bilmek lazım. Onu bilmenin ötesinde belli başlı eserlerini de okumak lazım. Necip Fazıl’ın çok eseri var. Bunların içinden hiç olmazsa belli başlılarını, Necip Fazıl klasiği diyebileceğimiz eserleri okumak lazım. ‘Tanrı Kulundan Dinlediklerim’ adlı, şeyhiyle görüşmelerini anlatan kitabını ben önemsiyorum. Çünkü Türkiye’nin birçok meselesi burada dile getiriliyor. Necip Fazıl, Abdülhakim Arvasi ile görüşmelerin sonucunda bu kitabı yazmış. Dolayısıyla Arvasi’nin de nasıl bir düşünce tarzına sahip olduğu buradan öğreniliyor.” ifadesini kullandı.

Gençler için Necip Fazıl’ın kitaplarının yol gösterici olduğunu vurgulayan Doğan, “Gençler, Necip Fazıl’ın şiirlerini okumalı, ezberlemeli. Sadece hamasi şiirlerini değil, lirik şiirlerini de gençlerimiz ezberlemeli, onun edebiyatçı tarafını, şehirli tarafını da öğrenmeleri lazım. Sadece politik tarafı ağır basan mücadelesini değil köklü mücadelesini de hatırlamamız gerekiyor. Bu da kitaplarına girmeden mümkün olmaz.” dedi.

“ÜSTADI SEVEN GENÇLİĞİ BURADA GÖRMEK GURUR VERİCİ”

Necip Fazıl’ın torunu Emrah Kısakürek ise dedesinin yanı sıra babaannesi Neslihan, amcası Ömer, halaları Ayşe ve Zeynep Kısakürek’in de Eyüpsultan Mezarlığı’nda metfun bulunduğunu söyledi.

Dedesini anmak için kabri başına gelen çok sayıda kişiyi görmekten mutluluk duyduğunu belirten Kısakürek, “Üstadı seven gençliği burada görmek gurur verici.” düşüncesini paylaştı.

Necip Fazıl’ın bir konferansında Ayasofya’nın açılacağını söylediğini anımsatan Kısakürek, bunun bir vasiyet gibi olduğunu ve bu bakımdan çok mutlu olduklarını söyledi.

Dedesinin önceki vefat yılında dostlarıyla evde hatim duası yaptıklarını ifade eden Kısakürek, “Bu yıl Ayasofya’nın maneviyatının daha iyi olacağını düşünerek orada yapmak istedik.” dedi.

Kısakürek, gençlere Necip Fazıl’ın kitaplarını ve her türlü edebiyat eserini okumalarını tavsiye ederek, tarihi okuyup öğrenmenin, yazarların hangi şartlarda neler yazdığını bilmenin önemli olduğuna dikkati çekti.

AYASOFYA CAMİİ’NDE HATİM DUASI OKUNACAK

Anma programına Eyüpsultan Kaymakamı İhsan Kara, Eyüpsultan Belediye Başkan Yardımcısı İrfan Çalışan, TÜGVA Genel Başkanı Enes Eminoğlu, Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı ve eğitimci yazar Muzaffer Doğan’ın yanı sıra İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü görevlileri, Hacı Osman Torun Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri, çeşitli sivil toplum kuruluşu yetkilileri, öğrenciler ve Necip Fazıl Kısakürek’i seven çok sayıda kişi katıldı.

Gün boyunca çeşitli grupların ziyaret ettiği kabristanda dualar edildi, Necip Fazıl’ın şiirleri okundu ve üstadı anlatan konuşmalar yapıldı.

Necip Fazıl Kısakürek anma programları kapsamında, yarın ikindi namazının ardından Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde hatim duası yapılacak.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.