Namazın Sünnetleri

Namazın sünnetleri kaç tanedir? Maddeler halinde namazın sünnetleri...

Sünnet, Rasûlüllah (s.a.v.)’in namaz kılarken, farz ve vâciplerin dışında, bir özür bulunmadıkça devamlı olarak yaptığı okuyuş ve fiillerdir. Sübhânekeyi okumak, eûzü-besmele çekmek, rükû ve secde tekbirlerini almak gibi. Namazın sünnetleri gibi bir takım âdâbı vardır. Namazda edeb müstehap anlamında olup, Rasûlüllah (s.a.v.)’ın, devamlı yapmayarak, ara sıra işlediği söz ve fiillerdir. Rükû ve secdede üçten fazla tesbih getirmek, normal kıraatin üzerine ilave yapmak gibi. Temelde sünnetler namazların vâciplerini, müstehaplar ise sünnetleri tamamlayan söz ve fillerdir.

NAMAZIN SÜNNETLERİ NELERDİR?

Namazın sünnetleri şunlardır:

1) Beş vakit namaz ile cuma namazı için ezan ve kâmet okumak sünnettir. Cemaatle kılınacak farz namazların eda veya kazasında ezan ve kâmet sünnettir. Kendi evinde tek başına namaz kılacak erkekler için ezan ile kâmet ise müstehaptır. Kadınlar için ezan ve kâmet sünnet değildir.

2) İftitah tekbiri alırken erkeklerin ellerini avuç içi kıbleye gelecek şekilde kulak hizasına, kadınların ise omuz hizasına kaldırması sünnettir. Bu hüküm kunut tekbiri ve bayram namazının ilâve tekbirleri için de geçerlidir.

Şâfiî ve Hanbelîler’e göre, elleri rükûa eğilirken ve rükûdan doğrulurken de kaldırmak sünnettir.

3) İmama uyanın iftitah tekbirinin, imamın tekbirine yakın olması.

4) İftitah tekbirinin hemen ardından el bağlamak. Erkekler göbek altından ve kadınlar göğüs üstünden el bağlarlar. Hz. Ali’den rivâyete göre şöyle demiştir: “Sağ elin sol el üzerine göbeğin altına konması sünnettendir.” [1]

Şâfiîler’e göre, iki elin kadınlarda göğüs üzerine, erkeklerde ise göbeğin üstüne konulması müstehaptır. Çünkü insanın kalbi soldadır, böylece eller en şerefli bir organ üzerine konulmuş olur.

5) İftitah tekbirinden sonra gizlice “Sübhâneke..” duasını okumak sünnettir.

Fâtiha’dan önce gizli olarak “eûzü-besmele” okunması ve diğer rekâtlarda Fâtiha’dan önce yalnız besmele okunması sünnettir.

6) Fâtiha’dan sonra gizlice “âmîn (dualarımızı kabul buyur)” denilmesi sünnettir.

7) İmam olan kimsenin tekbirleri ve rükûdan kalkarken, “semiallâhü limen hamideh (Allah, kendisini öven kimsenin övgüsünü işitir)” cümlesini ve namazın sonunda iki tarafa vereceği selâmı, sesini cemaate duyuracak şekilde açıktan yapması sünnet olduğu gibi, imama uyanların da, rükûdan kalkarken gizlice; “Rabbenâ leke’l-hamd (Ey Rabbimiz! Hamd, övgü yalnız sanadır)” demesi, tekbirler ile selâmı gizlice yapması sünnettir.

Tek başına namaz kılan kimse, rükûdan kalkarken hem “semiallah limen hamideh”, hem de “Rabbenâ leke’l-hamd” der.

Açıktan okumanın en azı; yakınında olmayanlara, meselâ; ilk saftakilere işittirecek kadar sesli okumaktır. Bir iki kişinin işitmesi yeterli olmaz. Gizli okumakta ise en az sınır; kendisinin veya yakınında bulunan bir veya iki kişinin işitmesidir.

8) Rükû ve secdeye eğilip kalkarken alınan tekbirler sünnettir.

9) Rükûdan doğrulurken; “semiallâhü limen hamideh”, arkasından da; “Rabbenâ leke’l-hamd” denilmesi sünnettir.

10) Kıyamda bir özür bulunmadığı takdirde iki ayağın arasını dört parmak kadar açık bulundurmak sünnettir. Çünkü bu durum huşûa daha yakındır. Şâfiîler’e göre, iki ayak arası bir karış kadar açılır.

11) Rükû halinde erkeklerin elleriyle, parmak araları serbest bırakılarak dizlerini tutmaları sünnettir. Kadınlar bu durumda, ellerini dizleri üzerine koymakla yetinirler.

12) Rükûda üç kere “sübhâne Rabbiye’l-azîm (Yüce olan Rabb’imin adını tesbih ve tenzih ederim.)”, secdede ise üç kere, “sübhâne Rabb’iye’l-a’lâ (En yüce Rabb’imi tesbih ve tenzih ederim)” demek sünnettir.

Mâlikîler’e göre rükû ve secdede tesbih sayısının bir sınırı yoktur.

13) Secde oturuşları ile teşehhüd oturuşlarında sol ayağı yere yatırıp sağ ayağı dikmek ve ayak parmaklarını kıbleye yöneltmek sünnettir. Kadınlar sol ayaklarını sağ taraflarına yatık bulundurarak yere otururlar. Bu durum kadının örtünmesine yardımcı olur.

14) Secdeye varılırken önce dizleri, sonra elleri, sonra yüzü yere koymak, secdeden kalkarken de önce yüzü, sonra da dizlerin üzerine koyarak elleri yerden kaldırmak sünnettir. Özrü yüzünden bunu yapamayanların, elleriyle yere dayanarak kalkmaları caiz olur.

15) Oturuşlarda ve secde arası celsede, elleri uyluklar üzerine koymak sünnettir.

16) Oturuşlarda tehiyyatı okurken “lâ ilâhe” denilince, sağ elin şehadet parmağı kaldırılıp, “illâllah” denirken indirilmesi sünnettir.

17) Farz namazların üçüncü ve dördüncü rekâtlarında Fâtiha okumak sağlam görüşe göre sünnettir. Buna bir sûre ilavesinde de bir sakınca bulunmaz. Çünkü bu iki rekâtta kıraat bir sınır belirlenmeksizin meşrû kılınmıştır. Hanefîler dışındaki çoğunluğa göre, Fâtiha’nın son iki rekâtta da okunması farzdır.

18) Farzların, vitir namazının ve müekked sünnetlerin son oturuşlarında, gayri müekked sünnetler ile diğer nâfile namazların da her oturuşunda tehiyyattan sonra “salli- bârik” dualarını okumak.

19) Namazların son oturuşlarında tehiyyat ve salli-bârik dualarından sonra dua etmek.

20) Namazın sonunda “es-selâmü aleyküm ve rahmetullah” diyerek selâm verirken yüzün önce sağa, sonra sola döndürülmesi sünnettir. Mâlikîler, selâma “ve berekâtüh” lafzını da ilâve ederler.

21) Sütre edinmek sünnettir. Başkaları tarafından önünden geçilmesine engel olmak için, namaz kılan kimsenin önüne koyduğu şeye “sütre” denir.

Dipnot:

[1] Ebû Dâvûd, Salât, 118; A. İbn Hanbel, I, 110.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NAMAZIN SÜNNETLERİ NELERDİR?

Namazın Sünnetleri Nelerdir?

NAMAZIN SÜNNETLERİ VE ÂDÂBI

Namazın Sünnetleri ve Âdâbı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.