Namazın Çeşitleri ve Rekatları

Namazın çeşitleri ve rekâtları nelerdir? Namazın çeşitleri ve hükümleri.

Namazlar; farz, vâcip, sünnet ve müstehap çeşitlerine ayrılır. Akıllı ve ergen olan her Müslümanın günde beş defa belirli vakitlerde, muayyen rekâtler ile kılacağı namazlar birer “farz-ı ayn” dır. Cuma namazı da bu niteliktedir. Vitir ve bayram namazları ise vâcip hükmündedir. Farz namazlardan önce veya sonra yahut hem önce hem de sonra kılınan bir kısım namazlar da sünnettir. Teravih namazı da sünnet çeşidine girer. Diğer vakitlerde kılınan ve nâfile yahut tatavvu’ denilen bir kısım namazlar da sünnet veya müstehap kabilindendir. Teheccüd namazı, kuşluk namazı gibi.

NAMAZIN ÇEŞİTLERİ VE HÜKÜMLERİ

Hanefîler dışındaki çoğunluk fakihler vâcip hüküm çeşidini kabul etmedikleri için, onlar namazı farz veya nâfile olmak üzere iki gruba ayırırlar.

1. Farz Namazlar

Sâbit oluşu ve delâleti kesin olan bir delile dayalı emir “farz” ifade eder ve yükümlü tarafından mutlaka yerine getirilmesi istenir. Yerine getirmeyen için maddi-mânevî müeyyide bulunur. İnkâr eden dinin sınırı dışına çıkar. Farz olan namazlar, aynî farz (farz-ı ayın) ve kifâî farz (farz-ı kifâye) olmak üzere ikiye ayrılır. Farz-ı ayın akıllı ve ergen her Müslüman’a farz olup, herkesin kişi olarak yerine getirmekle yükümlü bulunduğu namazlardır. Her gün beş vakit namaz ve şartlarını taşıyan kimseler için haftada bir Cuma namazı kılmak bu niteliktedir.

Günde beş vakit farz namazların rekât sayıları şöyledir: Sabah namazının farzı iki rekât, öğle namazının dört rekât, ikindi namazının dört rekât, akşam namazının üç rekât, yatsı namazının dört rekât olmak üzere günde toplam 17 rekât farz namaz bulunmaktadır. Her rekât için en az 1.5-2 dakika takdir edilse, kişiden günde toplam en az yarım saat kadar yaratıcısına ibadet etmesi istendiği sonucuna varılır.

Cuma namazı, Cuma günü öğle namazı vaktinde cemaatle kılınan ve farz olan kısmı iki rekât olan bir namazdır. Cuma namazı kılınınca ayrıca öğle namazı gerekmez. Ayette şöyle buyurulur:

“Ey îman edenler! Cuma günü namaz için çağrıldığınızda alış verişi bırakıp, Allâh’ın zikrine koşun! Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” (Cum’a Suresi, 9) Ayetteki “Allâh’ın zikri” ifadesinin Cuma namazını ve hutbeyi kapsadığı kabul edilir.

Farz-ı kifâye ise, bir bölüm Müslümanların yerine getirmesiyle diğerlerinden yükümlülüğün kalktığı namaz çeşididir. Cenaze namazı böyledir. Bir köy, kasaba veya şehirde bir cenaze namazını birkaç kişi kılınca, diğer Müslümanlar’dan sorumluluk kalkar. Fakat hiç kimse kılmazsa, o yerleşim birimindeki toplum bundan sorumlu olur. Namaza katılanlar sevap ve fazileti elde etmiş olurlar.

2. Vâcip Namazlar

Allah ve Rasûlü’nün yükümlü Müslüman’dan yapılmasını bağlayıcı bir şekilde istediği, fakat bu bağlayıcılığın zanna dayalı bir delille sâbit olduğu hükme “vâcip” denir. Vitir ve bayram namazları ile tilâvet secdesi bu niteliktedir. Vâciple amel etmek gereklidir, fakat müeyyidesi farzın altındadır. Vâcibi inkâr eden dinden çıkmaz, sapıklıkta (dalâlette) kalmış sayılır.

Vitir namazı, bayram namazları, adak namazı, sehiv secdesi ve bozulan nâfile namazın kazası vâcip hükmünde namazlardır.

3. Nâfile Namazlar

Farz veya vâcip namazların dışındaki namazlara nâfile namaz denir. Farz namazların öncesinde veya sonrasında kılınan sünnet namazlar ve bunun dışında kuşluk, teheccüd, evvâbîn namazları ile tatavvu’ olarak kılınan namazlar nâfile kapsamına girer. Kimi fakihler sünnetle nâfileyi ayırarak, namazları genel olarak;

1. Farz, 2. Vâcip, 3. Sünnet, 4. Nâfile namazlar olmak üzere dörde ayırırlar.

Sünnet namazların rekât sayıları şöyledir: Sabah namazının iki rekât sünneti, öğle namazının dört rekât ilk sünneti, iki rekât son sünneti, ikindi namazının dört rekât sünneti, akşam namazının iki rekât sünneti, yatsı namazının dört rekât ilk sünneti, iki rekât da son sünneti vardır.

Cumanın dört rekât ilk sünneti, farzından sonra dört rekât son sünneti, iki rekât da “vaktin sünneti” adıyla başka bir sünneti vardır. Teravih namazı yirmi rekâttir. Diğer nâfile namazlar da en az ikişer rekât olur.

Namazlara bağlı olarak kılınan sünnet namazlara “revâtip namaz” denir. Bunlardan sabah, öğle, akşam namazının sünnetleri ile yatsının son sünneti “müekked”, ikindi ve yatsı namazından önce kılınan dört rekâtlı sünnetler ise “gayri müekked” veya müstehap veya mendup adını alır. Müekked sünnet Hz. Peygamber’in sürekli olarak kıldığı, çok az terkettiği nâfile namazlardır. Gayri müekked ise, sürekli olarak kıldığına dair kesin delil bulunmayan nâfile namazlardır.

Revâtip sünnetler dışındaki nâfile namazlara ise regâib denir. Bunlar Hz. Peygamber’in uygulamalarına dayanarak belirli zamanlarda veya bazı vesilelerle kılınan ya da kişinin kendi isteğiyle herhangi bir zamanda Allâh’a yaklaşmak ve ecir kazanmak amacıyla kıldığı namazlardır. Teheccüd namazı, kuşluk (duhâ) namazı, istihâre namazı, yağmur duası, husûf, küsûf namazı, tahiyyetü’l-mescit, tevbe namazı, evvâbîn namazı, tesbih namazı, ihrama giriş namazı, yolculuğa çıkış ve yolculuktan dönüş namazı, hâcet namazı, abdest ve gusülden sonra kılınan iki rekât namaz regâib türünden nâfile namazlardır.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NAMAZ NEDİR?

Namaz Nedir?

NAMAZIN ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

Namazın Çeşitleri Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.