Namaz Bir Namaz Kılmalıyız?

Namaz bir namaz kılmalıyız? Namaz nasıl kılınmalı? Hangi namaz makbuldür?

Bedenin Kâbe’ye döndüğü gibi, kalbin kıblesinin de Cenâb-ı Hak olduğu, tam bir ihlâs, huşû, teslîmiyet ve yöneliş hâlinde, kalp ve beden âhengiyle kılınan bir namaz… Ömrün son yalvarış fırsatı, dünyaya vedâ eden bir kimsenin Hakkʼa yakarışı derinliğinde bir namaz…

Lokman -aleyhisselâm- buyurur:

“Ey oğulcuğum! Namazını dosdoğru kıl! İyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış! Başına gelenlere sabret! Doğrusu bunlar, azmedilmesi îcâb eden işlerdendir.” (Lokman, 17)

Bu nasihatiyle Lokman Hakîm, Allâhʼın farz kıldığı çok mühim ameller olan; namaz, iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırma ve sabra dikkat çekmektedir.

NASIL BİR NAMAZ KILMALIYIZ?

NAMAZ; dînin direği, mü’minin mîrâcıdır. Vazgeçilmez bir kulluk vazifesidir. Düşmanla muhârebe esnâsında dahî terk edilemez. Namaza devam etmek kadar, namazı tâdil-i erkâna riâyet ederek huşû ile kılmak da son derece mühimdir. Zira makbul bir namaz, kalp ve beden âhengi içinde, duygu derinliği ile kılınan namazdır. Nitekim Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ki (şu) mü’minler felâh bulmuştur (ebedî kurtuluşa ermiştir): Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler.” (el-Mü’minûn, 1-2)

PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN HUŞÛ HÂLİ

Sahâbeden Abdullah bin Şıhhîr -radıyallahu anh-, Peygamber Efendimiz’in namazdaki huşû hâlini şöyle anlatmaktadır:

“Bir keresinde Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem-’in yanına gitmiştim. Namaz kılıyor ve ağlamaktan dolayı göğsünden, kaynayan kazan sesi gibi sesler geliyordu.” (Ebû Dâvûd, Salât, 158)

Namaz, Mîracʼda farz kılındı. Allah Rasûlüʼnün namazı da dâimâ bir Mîrac hâlinde, yani Cenâb-ı Hak ile târifsiz bir vuslat mâhiyetinde idi.

“Namazı benden gördüğünüz gibi kılın…”[2] buyuran Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem-, bu tâlimâtıyla biz ümmetine de Mîrac vasfında namazlar kılmayı emretmiş olmaktadır.

NAMAZ NASIL KILINMALI?

Yine Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem- namazın kalbî cihetini;

“…Namaz, huşû duymak, tevâzû ve tezellül göstermektir…” şeklinde târif buyurmuştur.[2]

Demek ki müʼmin, namazda Âlemlerin Rabbiʼnin huzûruna durduğunun farkında olmalı, Oʼndan gayrısıyla alâkasını kesmeli, kendi hiçliğini idrâk ederek büyük bir tevâzû, mahviyet, tâzîm, huşû ve ilticâ hâlinde bulunmaya dikkat etmelidir. Kendisinin zayıf, hakir ve âciz bir varlık olduğunu ve her nesi varsa hepsinin Cenâb-ı Hakk’ın bir lûtfu olduğunu îtiraf duygularıyla rükû ve secdeye varmalı, secdede âdeta benliğini yerle bir ederek Hakʼta fânî olmalıdır. Namazı, Cenâb-ı Hakkʼın huzûruna çıkmakla şereflenmek ve ilâhî feyizlere nâil olmak iştiyâkıyla edâ etmelidir.

NAMAZDA TAHİYYAT NASIL OKUNMALI?

Ayrıca kendimizi tamamen namaza vermek, namazdaki tekbirlerin, tesbihâtın, okunan duâ ve âyetlerin mânâ iklîmine girmeye gayret etmek ve böylece bu mühim ibadeti duygu derinliği içinde ve bir Mîrac heyecanıyla edâ etmek gerekir. Namazla böylesine bir bütünleşmenin misâli sadedinde, Mîracʼda tecellî etmiş olan Tahiyyâtʼın namazda okunma âdâbına dâir bir ölçüyü, Esʼad Erbilî Hazretleri şöyle ifâde eder:

“Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in (Mîracʼda) Allah Teâlâʼya arz ve takdîm etmiş olduğu tâzîmi, yani Tahiyyâtʼı, namaz kılan kişi kendi hesâbına (yani kendi adına bizzat Cenâb-ı Hakkʼa) takdîm etmelidir. (Kendisini dışta tutarak) başkasının sözünü (veya bir hâdiseyi) naklediyor gibi okumamalıdır. (Tahiyyâtʼın mânâsıyla bütünleşerek Mîracʼdaki o tecellîleri âdeta kendisi yaşarcasına okumalıdır.) Cenâb-ı Hakk’ın (mukâbeleten) Efendimizʼe buyurmuş olduğu selâmı, Peygamber Efendimiz’in de ilâhî selâma verdiği cevâbı ve Cebrâîl -aleyhisselâm-’ın kelime-i şehâdetini hep kendi tarafından (kendisi adına) okumalıdır.”[3]

Namazı böylesine yüksek bir kalbî rikkatle îfâ edebilen Hak âşıkları, bu ibadetten müstesnâ bir vuslat zevki duymuşlardır. Cenâb-ı Hak da bu vuslat lezzetinden bol bol istifâde edebilmemiz için, biz kullarının beden yapısını, secde etmeye en elverişli şekilde yaratmış ve Yüce Zâtʼına yakınlığa vesîle olacak keyfiyette secde etmemizi emretmiştir.

Allah Teâlâ, lâyıkıyla edâ edilen bir namaza dâir şöyle buyurmaktadır:

“...Namazı (dosdoğru) kıl! (Kâmil mânâda kılınan) namaz, fahşâdan (hayâsızlık, edepsizlik, fuhşiyattan) ve münkerden (dînin ve aklı selîmin tasvîb etmediği her şeyden insanı) alıkoyar...” (el-Ankebût, 45)

DOSDOĞRU KILINMIŞ BİR NAMAZ

Dolayısıyla dosdoğru kılınmış makbul bir namaz, kötülük ve hayâsızlıktan uzak duran kimsenin kıldığı namazdır. Namazın kişiyi kötülüklerden alıkoyması ise; bu ibadet esnâsında fiilen idrâk edilen kulluk şuurunun, namazdan sonra da devam ettirilmesine bağlıdır. Eğer bir kimse hem namaz kılıyor hem de hak-hukuk çiğneyip Allâhʼı gazaplandıracak cürümlere devam ediyorsa, o, gerçek mânâda namaz kılmıyor demektir.

Dipnotlar:  1) Buhârî, Ezân, 18. 2) Tirmizî, Salât, 166. 3) M. Esʼad Efendi, Mektûbât, s. 33, no: 10.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.