Nahl Suresi 128. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Nahl Suresi 128. ayeti ne anlatıyor? Nahl Suresi 128. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Nahl Suresi 128. Ayetinin Arapçası:

اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا وَالَّذ۪ينَ هُمْ مُحْسِنُونَ

Nahl Suresi 128. Ayetinin Meali (Anlamı):

Çünkü Allah, gönülleri kendisine saygı ve sevgiyle dopdolu olup buyruklarına karşı gelmekten sakınanlarla ve dâimâ iyilik edip işini güzel yapanlarla beraberdir.

Nahl Suresi 128. Ayetinin Tefsiri:

Kulun ulaşabileceği en yüksek derece Allah’ın beraberliğine erişmektir. Allah’ın kuluyla beraber oluşu, rahmeti, ihsanı ve onlara lütfettiği manevî mertebeler iledir. Burada bunun iki şartı haber verilir: Takvâ sahibi olmak ve iyilik yapmak. Âyetteki, “takvâ sahipleri” ifadesi, Allah’ın emirlerine saygı göstermeye ve itikâdî, kavlî, fiilî her türlü haram ve mekruhlardan uzak durmaya işaret eder. “Muhsinler” ifadesi de, Allah’ın mahlûkatına karşı olabildiği kadar iyilikle, ihsanla, şefkat ve merhametle davranmaya işaret eder. Buna göre insanın saadet ve selâmetinin bu iki şeyde, yani اَلتَّعْظ۪يمُ لِأمْرِ اللّٰهِ وَ الشَّفَقَةُ عَلٰي خَلْقِ اللّٰهِ (et-tâzimu li emrillâh, eş-şefakatu alâ halkillâh) “Allah’ın emirlerine tâzim ve saygı ve mahlukâta şefkatle muamele etmek”te olduğu anlaşılır. Âlimler bunu: “En mükemmel yol, Hak nezdinde doğru olmak, halk nezdinde de güzel huylu olmaktır” diye ifade ederler.

Herim b. Hayyân’a ölümü yaklaştığında, “Vasiyet et” diye söylendi. O: “Vasiyet ancak maldan yapılır. Benim ise malım yok ki ondan vasiyet edeyim. Fakat ben size, Nahl Sûresi’nin sonunu okuyup anlamanızı ve gereğini yapmanızı vasiyet ederim” demiştir. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XX, 115)

Bu sebepledir ki bu âyet, güzel bir anane hâlinde Cuma hutbelerinde okunarak, dinî ve ahlâkî muhtevâsı her hafta minberden müslümanlara hatırlatılmaktadır.

Şimdi ise, Allah Teâlâ’ya karşı gerektiği gibi korku ve saygıyla dopdolu olup her haliyle tam bir ihsan kıvamında kulluk yapan Resûlullah (s.a.s.)’e Cenâb-ı Hakk’ın yakınlığını örnek vermek ve Peygamberimiz (s.a.s.)’e inanmamakta direten İsrâiloğulları’nı gelecekte bekleyen süprizleri bildirmek üzere İsrâ sûresi başlıyor:

Nahl Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Nahl Suresi 128. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.