Muharrem Ayının Önemi ve Ehl-i Beyt-i Mustafa

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu haftaki cuma hutbesi “Muharrem Ayının Önemi ve Ehl-i Beyt-i Mustafa” başlığıyla yayınlandı.

“Muharrem Ayının Önemi ve Ehl-i Beyt-i Mustafa” başlığıyla yayınlanan bu haftaki cuma hutbesinde, Hz. Peygamber'in (s.a.s.) Muharrem ayını mübarek bir ay olarak nitelendirdiği ve İslam dünyasını derinden sarsan, bütün Müslümanları üzen Kerbela hadisesinin bu ayda cereyan ettiği belirtildi.

Hutbede, Kerbela hadisesinin doğru okunması gerektiği vurgulanarak Ümmet-i Muhammed birlik ve beraberliğe, dayanışmaya davet edildi.

MUHARREM AYININ ÖNEMİ VE EHL-İ BEYT-İ MUSTAFA

Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz gider. Sabredin, çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir.”[1]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendisidir.”[2]

Aziz Müminler!

Kur’an-ı Kerim’de saygı duyulması emredilen dört aydan biri olan Muharrem ayı içerisindeyiz ve bugün 10 Muharrem Âşûrâ günü. Muharrem ayı, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in hürmete layık olarak nitelendirdiği mübarek bir aydır. Allah Resûlü (s.a.s), “Ramazan’dan sonra tutulan en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur”[3] buyurarak bize, bu ayda oruç tutmayı tavsiye etmiştir.

Kıymetli Müslümanlar!

Sayısız lütuf ve faziletlerle dolu olan Muharrem ayı, aynı zamanda Müslümanları hüzne boğan Kerbelâ hadisesinin yaşandığı aydır. Kerbelâ hadisesi, kan ve gözyaşının, üzüntü ve kederin, acı ve ızdırabın sinelerde açtığı derin bir yaradır. Bu elim hadisede, Allah Resûlü (s.a.s)’in “Benim dünyadaki çiçeğim, reyhanım”[4] diye sevdiği Hz. Hüseyin Efendimiz ve çoğu Ehl-i beyt’ten yetmişi aşkın Müslüman bir yudum suya hasret bırakılıp şehit edilmiştir.

Değerli Müminler!

Kerbelâ hadisesi, bizler için çağları aşan mesajlar ihtiva etmektedir. Kerbelâ, her şeyden önce adaletsizliğe karşı onurlu bir mücadelenin adıdır. Kerbelâ, haksızlığın karşısında cesur ve kararlı bir duruşun, zulmün karşısında asil bir yürüyüşün sembolüdür. Kerbelâ, adaletin, cesaretin, yiğitliğin ve yüksek ahlakın Hz. Hüseyin Efendimizin şahsında vücut bulmuş halidir.

O gün Kerbelâ’da şehit edilenler, müminler tarafından hep hayırla ve rahmetle yâd edilecektir. O mübarek canlara eziyeti reva görüp onları şehit edenler ise Müslümanların vicdanlarında mahkûm olmaya devam edecektir.

Aziz Kardeşlerim!

Bugün bize düşen Kerbelâ’yı doğru okumak, doğru anlamak ve ondan gereken dersleri çıkarmaktır. Ehl-i beyt-i Mustafa’nın muhabbetini her daim yüreklerimizde canlı tutmaktır. Hz. Hüseyin ve Ehl-i beyt’in temsil ettiği değerleri hayata hâkim kılmaya gayret etmektir. Bütün ümmeti üzüntüye boğan böylesi bir hadiseyi kin ve nefrete, ayrılık gayrılığa değil; birlik ve beraberliğe vesile kılmaktır. وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعاً وَلَا تَفَرَّقُواۖ  “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, parçalanıp bölünmeyin”[5] ilahi fermanına gönülden bağlı kalmaktır. اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ “Müminler ancak kardeştirler”[6] ilahi hitabındaki din kardeşliğini yürekten hissetmektir. Irk, dil, renk, mezhep ve coğrafya ayrımı gözetmeksizin müminler topluluğu olarak omuz omuza vermek, dayanışma ahlakını kuşanmaktır. Kardeşlik hukukumuza zarar verecek her türlü söz, tutum ve davranıştan kaçınmaktır.

Bu vesileyle başta şehitlerin efendisi,  Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in ciğerparesi Hz. Hüseyin Efendimiz ve Kerbelâ şehitleri olmak üzere, hak ve hakikat uğruna canlarını feda eden bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Diğer yandan bu hafta sonu KPSS’ye girecek olan bütün kardeşlerimize başarılar diliyorum. Rabbim zihinlerini açık, ömürlerini bereketli eylesin.

Dipnotlar:

[1] Enfâl, 8/46. [2] Tirmizî, Menâkıb, 30. [3] Müslim, Sıyâm, 202. [4] Tirmizî, Birr, 11. [5] Âl-i İmrân, 3/103. [6] Hucurât, 49/10.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İslam ve İhsan

HZ. HÜSEYİN’İN (R.A.) KERBELA KONUŞMASI

Hz. Hüseyin’in (r.a.) Kerbela Konuşması

GÖKLERİ TİTRETEN CİNAYET (10 MUHARREM, KERBELÂ)

Gökleri Titreten Cinayet (10 Muharrem, Kerbelâ)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.