Meyveler ile İlgili Hadisler

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) hangi meyveleri severdi? Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in yediği ve sevdiği meyveler ile ilgili hadis-i şerifler.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yemeklerden sonra vücudun sıhhat ayarını dengeleyen ve harareti düşüren, rahatlatıcı meyveler yemeye önem gösterirlerdi. İşte Peygamberimizin sallallahu aleyhi ve sellem meyvelerle ilgili hadisleri.

MEYVELER İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

Cabir İbni Abdillâh radıyallahu anh şöyle bir anısını anlatmaktadır:

“Biz bir kısım arkadaşlar Peygamber Efendimiz ile beraber, Mekke yakınlarındaki Merruzzahran vadisinde gezerken, Erak adındaki misvak ağacının Kebas ismindeki meyvesinden topladık. Bu sırada Efendimiz bize: ‘Bu meyvelerin siyahlaşanlarını yemenizi tavsiye ederim, siyahları daha lezzetli olur’ buyurdular.” (Buhari, Sahih, 4.cilt, 130)

***

Numan İbni Beşir radıyallahu anh Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ile arasında geçen bir hatırasını şöyle anlatmaktadır:

Peygamber Efendimiz’e Taif’ten hediye olarak üzüm gelmişti. Beni çağırıp:

“Şu salkımı annene götür” dediler. Ben de o üzümü anneme götürmeyip kendim yedim. Daha sonraları beni görünce:

“Üzüm salkımını annene verdin mi?” diye sordular.

“Hayır!” dedim. O zaman bana:

“Çok gaddarsın” dediler. (İbni Mace, Sünen, 2.cilt, 1117)

***

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, özellikle Medine’de yetişen “Acve hurması”nı çok severdi. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurur: “Acve hurması cennet yemişlerindendir.” (Tirmizî, Tıbb, 22; Ahmed b. Hanbel, V, 346, 351; Buhârî, Et’ıme, s. 43)

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir başka rivayette sabahları aç karnına yenilen yedi adet acvenin o gün zehirlenmeye ve sihre karşı şifa olduğunu söylemiştir. (Buhârî, Et’ıme 43, Tıb 52, 56; Müslim, Eşribe 155)

***

İbni Abbas radıyallahu anh şöyle anlatmaktadır:

“Peygamber Efendimiz, üzümü salkımından tutup mübarek ağızları ile ısırarak yerlerdi.” (Suyuti, Câmius-Sağir, 2.cilt, 114)

***

Talha İbni Ubeydillâh radıyallahu anh anlatıyor:

“Bir gün Efendimiz’i ziyarete gitmiş idim. Huzurlarına vardığımda mübarek elinde avya vardı. Bana: ‘Ya Talha buyur ye! Zira ayva kalbi takviye eder, gönlü hoş tutar’ buyurdular.” (İbni Mace, Sünen, 2.cilt, 1118)

***

Hazret-i Aişe annemiz anlatıyor:

“Resûlullah, kavun-karpuz ile hurmayı beraberce yer ve: ‘Bunun (hurmanın) hararetini, bunun (kavun-karpuz) serinliği ile bunu serinliğini de bunun harareti ile dengeleriz’ buyururlardı.” (Ebu Davud, Sünen, 3.cilt, 495)

***

Yine Hazret-i Âişe annemiz anlatıyor:

“Bir defasında Resûlullah yanımıza gelmişlerdi, biz de ona tereyağı ile kuru hurma ikram ettik. Sevgili Peygamberimiz tereyağı ile kuru hurmayı beraberce yemeyi pek severlerdi.” (Ebu Davud, Et’ime, 44, no: 3837)

***

Büsr el-Mâzinî’nin radıyallahu anh iki oğlu Atıyye ve Abdullah radıyallahu anh da Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ile olan hatıralarını şöyle anlatmaktadırlar:

“Bir gün Peygamber Efendimiz bizim hanemizi şereflendirmişlerdi. Biz de oturması için altına bir yaygı serdik, üzerine oturdular. O esnada Peygamberimize vahiy geldi. Daha sonra kendilerine tereyağı ile kuru hurma ikram ettik. Resûlullah tereyağını severlerdi.” (İbni Mace, Et’ime, 43, no: 3334)

***

Enes ibni Mâlik radıyallahu anh anlatıyor:

“Peygamber Efendimiz sağ eline hurmayı, sol eline de karpuzu alır, hurmayı karpuz ile birlikte yerlerdi. Karpuz onun çok sevdiği bir meyve idi.” (Ali el Kari Cem’ul-Vesail, s.285)

***

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem salatalık ve hurmayı vücut sıcaklığını dengelemek için yerlerdi. Abdullah İbni Cafer radıyallahu anh anlatıyor:

“Peygamber Efendimiz’i gördüğümde sağ elinde salatalık, sol elinde ise birkaç hurma vardı. Mübarek ağızları ile bir salatalıktan bir de hurmadan ısırarak yiyorlardı.” (Taberani, el-Mucemü’l-evsad, 7.cilt, 372, no: 7761)

Bu hadisi şeriflerden anlaşıldığı üzere sağ el boş durur iken yemeğin sol el ile yenmesi mekruhtur.

***

Ashâb-ı kirâm, ilk olgunlaşan turfanda meyveyi kendisine getirir, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem de onu alır:

“Allah’ım meyvelerimizi ve şehrimizi bereketlendir, ölçü ve tartımıza bereket üstüne bereket ver” diye duâ eder ve huzurunda bulunan en küçük çocuğa meyveyi ikram ederlerdi. (İbn Mâce, Et’ime, 39)

***

Abdullah ibni Cafer radıyallahu anh anlatıyor:

“Peygamber Efendimiz, salatalığı taze hurma ile birlikte yerdi.” (Tirmizi, Şemail, 30. bab, no: 199)

***

Hazret-i Âişe annemiz anlatıyor:

“Resûlullah, kavunu taze hurma ile beraber yerdi.” (Tirmizi, Şemail, 30. bab, no: 200)

***

Enes ibni Mâlik radıyallahu anh anlatıyor:

“Ben Peygamber Efendimiz’in, karpuz ile taze hurmayı beraberce yediklerini gördüm.” (Tirmizi, Şemail, 30. bab, no: 201)

***

Hazret-i Âişe annemiz:

“Resûlullah Efendimiz taze hurmayı karpuz ile beraber yerlerdi” diye söylemiştir. (Tirmizi, Şemail, 30. bab, no: 202)

***

Ebû Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:

“Ashâb, mevsim başında ilk yetişen meyveyi Peygamberimize getirirlerdi. Efendimiz de o meyveyi mübarek ellerine aldıkları vakit şöyle dua ederlerdi: ‘Yâ Rabbi, bizim meyvelerimize, memleketimize, sa’ ve müdd (adında ölçeklerimize) bereket ihsân eyle. Yâ Rabbi, İbrahim Aleyhisselâm senin kulun, dostun ve elçindir. Bende senin kulun ve Rasülünüm! O, sana Mekke için dua etmişti. Ben de onun Mekke için yaptığı duanın benzerinde ve bir misli fazlası ile Medine için dua ediyorum.’ Sonrasın da çevrede görebildiği en küçük çocuğu çağırırlar ve meyveyi o çocuğa verirlerdi.” (Tirmizi, Şemail, 30. bab, no: 203)

***

Rubeyyi binti Muavviz ibni Afra radıyallahu anh anlatıyor:

“Bir gün, amcam Muâz ibni Afra, üzerinde bir kaç tane henüz tüyleri dökülmemiş çiçeği burnunda salatalık da koyarak, bir tabak taze hurma ile birlikte beni Peygamber Efendimiz’e göndermişti. Efendimiz taze salatalığı severlerdi. Ben, elimdeki tabak ile beraber huzuruna vardığımda önlerinde, Bahreyn’den hediye edilen mücevherat var idi. Bana ondan bir avuç dolusu verdiler.” (Tirmizi, Şemail, 30. bab, no: 204)

***

Yine Rubeyyi binti Muavviz radıyallahu anh anlatıyor:

“Peygamber Efendimiz’e bir tabak içerisinde taze hurma ile tüyü dökülmemiş acur (salatalık) götürmüş idim. Bana bir avuç dolusu mücevherat (veya altın) verdiler.” (Tirmizi, Şemail, 30. bab, no: 205)

İslam ve İhsan

MEYVELERDEKİ RENK, TAD VE KOKU NEREDEN GELİYOR?

Meyvelerdeki Renk, Tad ve Koku Nereden Geliyor?

KURAN-I KERİM’DE ZİKREDİLEN SEBZE VE MEYVELER

Kuran-ı Kerim’de Zikredilen Sebze ve Meyveler

KUR'AN'DA MEYVELERLE İLGİLİ AYETLER

Kur'an'da Meyvelerle İlgili Ayetler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.