Melekler Bizi Hangi Listeye Yazacak?

Melekler bizi hangi grubun listesine yazacak?

Allah insanların önüne özgürce seçebilecekleri yollar / imkânlar koymuştur. İnsanoğlu kendi seçimini kendisi yapar. Sonucuna da katlanır. İman veya küfür için kimse zorlanmaz. Yapmaları gereken önlerine konulan seçeneklerden birisine sarılmalarıdır.

BÜYÜK FAZİLET BUDUR!

Buna ait güzel bir örneği Rabbimiz Fatır suresi 32. ayette açıklıyor. “Sonra Kitap’ı, kullarımız arasından seçtiklerimize verdik. Onlardan (insanlardan) kimi kendisine zulmeder, kimi ortadadır, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük fazilet budur.”

Anlıyoruz ki Allah elimizde var olan Kitabullah’ı/hükmünü seçtiği toplumlara verir. Bu durum onlara yüklenilmiş ağır bir yük değil bilakis bir şeref nişanesidir. Kitabı ve buna ait yetkileri vermek dünyaya varis kılmanın bir işaretidir. Bu kitaba sahip olan ve onun değerini bilenler daha da üstün olurlar. Ancak bu seçime muhatap olan ve Allah tarafından varis kılınan insanların hepsi de böylesine şerefli bir amel ve emanetin değerini bilememiştir. Bizi dünyaya varis kılacak şeriatı biz kendi aklımız ve kabiliyetimizle özel olarak arayıp bulmadık. Allah kullarının arasından bizi seçti ve bunu bize verdi.

Emanet verildi ama ellerine aldıkları bu mukaddes emaneti herkes aynı tavrı göstermedi. Yukarıdaki ayeti kerimeye göre insanlar bu emanet karşısında üç gruba ayrıldılar. Özgürce bir seçimle herkes de kendi duracağı yeri belirlemiştir.

Kur'an'ın ifadesine göre bazıları kendi nefislerine zulmettiler. Bir kısmı zulmün ve haksızlığın merkezinde bir konum seçti. Zulme bizzat katılmayan ancak buna sessiz kalarak destek olanlar da başka bir renk tonu olarak resmi tamamladı. Ayetleri ve verilen uyarıları görmezden geldiler, hevalarını ilah edindiler. Böyle bir yanlışlar silsilesi, hem nefislerine hem de topluma bir dizi zulmü beraberinde getirdi. Güven ortamının yok olması, huzurun kaçması, insanların birbirine yardım edemiyor olması gibi birçok problemler ortaya çıktı. Çoğu kere oturup gidişattan şikâyetçi oldular. Hatta toplumun bozulmasının getirdiği olumsuz neticeleri tartıştılar. Ancak kimse de kendini düzeltmek istemedi. Şikâyet ettikleri olumsuzlukları değiştirmediler.

KENDİNE MÜSLÜMAN

İkinci grubumuzsa orta yolu tutmuş olan “kendine Müslüman” tipler.  Zulme yönelmediler ama salih amel peşinde de koşmadılar. Kimseye zararı olmayan ama faydalı olma gibi bir işin peşine de düşmeyen insanlar… Etkisiz eleman olmayı tercih eden pasif Müslüman tipler. Güzel işleri başarmayı hep diğerlerine bırakan ve dünyada kendi hayatlarını yaşayanlar.  Toplumun içinde bir etkileri de yok. Öldükleri zaman sadece kendi aileleri üzülüyor. Bir yere geldiklerinde insanları sevindirmezler, gidince de kimse üzülmez.  Anadolu deyimiyle “ne akar ne de kokar…”

Rabbimizin beğendiği üçüncü bir grup daha var. Bunlar hayır işlerinin ve salih amellerin yarışçılarıdır. Bunlar da Allah'ın izniyle ve O’nun yönlendirmesi ile bu yoldadırlar. Sırtlarını Allah'a dayayarak, ondan güç alarak hayır işlerinde önde koşarlar. Yaptıklarını Allah için ve onun izniyle başardıklarını bilirler. Bu konuda yarışın içindedirler. Bu nedenle onların bulundukları konum çok önemlidir. Toplumu ayakta tutan taşıyıcı kolon gibidir. Sosyal hayatın temel taşıdır. Ana kolonların alınması veya yeterince sağlam olmamasının nasıl bir neticesi olduğunu gördük. Bunlar yok olunca veya değersizleştirilince toplum binası çöker. Sanki her hayır bunlardan sorulur. Her inlemeden ve gözyaşından bir sorumluluk hissederler. Gece kendilerini şarj eder ve sabahında yeni bir hayrın peşine düşerler.

  • Hayırlı işlerde önce olmak, hayra motor şerre fren olmak onların işidir.
  • Zaten bunlar kendi akıllarından, nefislerinden, becerilerinden bu işe soyunmamışlardır.
  • Bilirler ki bunların hepsi Allah'ın kendilerine tanıdığı bir lütuftur, bir ihsandır.
  • Kendilerini Allah'ın kullarına hizmet yolunda kullanıldığını bilirler.
  • Bunu bildikleri için de iyilikleri başa kalmazlar. Bir teşekkür kadar bile olsa karşılık beklemezler.
  • Onlar kendilerine salih amel işleyebilme imkânı ve gücü verdiği için rablerine karşı hamt ederler.
  • Dokunabildikleri Allah’ın kullarına buna imkân buldukları için teşekkür ederler.

Acaba melekler bizi hangi grubun listesine yazacak?

Kaynak: Haşim Akın, Altınoluk Dergisi, Sayı: 446

İslam ve İhsan

MELEK NEDİR?

Melek Nedir?

MELEKLERİN GÖREVLERİ VE ÇEŞİTLERİ

Meleklerin Görevleri ve Çeşitleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.