Lokman Suresi 6. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Lokman Suresi 6. ayeti ne anlatıyor? Lokman Suresi 6. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Lokman Suresi 6. Ayetinin Arapçası:

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَر۪ي لَهْوَ الْحَد۪يثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍۙ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًاۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ

Lokman Suresi 6. Ayetinin Meali (Anlamı):

İnsanlar arasında öyleleri var ki, hiçbir doğru bilgiye dayanmaksızın halkı Allah yolundan saptırmak ve dini alay konusu yapıp gözden düşürmek için aldatıcı, oyalayıcı ve saptırıcı sözleri satın alır. Böyleleri için alçaltıcı ve aşağılayıcı bir azap vardır.

Lokman Suresi 6. Ayetinin Tefsiri:

لَهْوَ الْحَد۪يثِ  (lehve’l-hadîs) terkibi; insanı faydalı işler yapmaktan oyalayan, hayırlı amellerden alıkoyan, dinleyeni veya okuyanı cezbedip tamamıyla kendi atmosferine çeken her türlü faydasız sözleri, asılsız hikâyeleri, masalları, romanları, tarihî efsâneleri, güldürücü lakırdıları, eğlendirici gevezelikleri, şarkıları ve nağmeleri ifade eder. Cenâb-ı Hak gerçek mü’minlerin bu tür boş şeylerden uzak durmalarını isteyerek şöyle buyurur:

“Kurtuluşa erecek o mü’minler her türlü boş söz ve faydasız işlerden yüz çevirirler.” (Mü’minûn 23/3)

“Mü’minler, boş ve çirkin bir söz duydukları zaman ondan yüz çevirirler…” (Kasas 28/55)

Rivayete göre, Kur’an’ın mesajının yayılmasına mani olmaya çalışan ve buna bir türlü muvaffak olamayan Mekke müşriklerinden Nadir b. Hâris, Rûm ve Acem masalları ihtiva eden kitaplar satın alıp getirir ve Mekkelilere şöyle derdi: “Muhammed size Âd ve Semûd kavimlerinin masallarını anlatıyor. Ben de size Rüstem, İsfendiyâr ve Kayserlerin masallarını anlatacağım.” Böyle yapmakla müşrikleri eğlendirir ve insanları Kur’an dinlemekten alıkoymaya çalışırdı. (Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 356) Yine o mel‘ûn, bu maksatla şarkıcı kızlar getirirdi. Bir kimsenin Resûlullah (s.a.s.)’in tesiri altına girdiğini işittiğinde, derhal şarkıcı bir kızı ona musallat eder ve: “Onu yedir, içir, söyleyeceğin şarkılarla onu öyle meftûn et ki diğer taraftan kopup seninle hemhal olsun” tâlimatını verirdi. Böylece eğlendirdiği kimseye: “Gördün ya bu, Muhammed’in çağırdığından, namazdan, oruçtan, onun önünde çarpışıp ölmekten daha iyi değil mi?” derdi.  (Kurtubî, el-Câmi‘, XIV, 52)

Nitekim bu yol, şer odaklarının her devirde insanları hak yoldan saptırmak için başvurdukları bir yoldur. Kötülüğün elebaşları diye vasıflandırabileceğimiz bu kimseler, sıradan insanları kültür adı altında eğlence, spor ve müzik programlarıyla öylesine oyalamaktadırlar ki, hayatın ciddî problemlerine eğilmek için onların ne zamanları ne de istekleri kalmaktadır. Bu boş vermişlik ve nemelâzımcılık duyguları içinde sürüklenmekte oldukları büyük felâketi hissedemez duruma gelmektedirler.

Din düşmanları, Allah’ın dinini alçaltmak, Kur’ân-ı Kerîm’in tesirini kırmak ve hak sözün yücelmesini engellemek için bu tür faaliyetlerde bulundukları için, âhirette de onlara, yaptıklarına uygun bir ceza olarak, alçaltıcı bir azap verilecektir. Kendilerini gerçeği kabule çağıran ilâhî âyetler karşısında sanki hiç duymamış gibi, sanki iki kulakları da sağırmış gibi vurdumduymaz tavırları sebebiyle de onlar can yakıcı bir azaba uğrayacaklardır.

Kur’ân-ı Kerîm’e inanmayan ve onunla savaşı tercih eden kâfirlerin bu hazin âkıbetlerine mukâbil:

Lokman Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Lokman Suresi 6. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.