Kur’ân’ın Fazîleti ve Ehemmiyeti

Kuran'ın fazileti ve önemi nedir? Kuran'ın Müslümanın hayatındaki önemi ve yeri nedir?

Kur’ân-ı Kerîm’in sayfalarına nazar etmek, onu okumak, dinlemek, ezberlemek, tefekküründe derinleşmek, hükümlerini yaşamak ve yaşanmasına vesile olmak en faziletli amellerdendir. Kur’ân-ı Kerîm bize Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’in hem emâneti hem de mîrâsıdır. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:

“Size, sımsıkı sarıldığınız müddetçe benden sonra sapıtmayacağınız iki mühim emânet bırakıyorum. Biri diğerinden daha büyüktür. O da Allah’ın Kitâbı’dır! Kur’ân, semâdan yeryüzüne uzatılmış sağlam bir ip gibidir. Diğer emânet de âilem, Ehl-i Beyt’imdir. Kur’ân ve Ehl-i Beyt’im Cennetʼte Havuz’un başında benimle buluşuncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar. Benden sonra o ikisine karşı nasıl muâmelede bulunduğunuza iyi bakın, dikkat edin!”[1]

Ebû Hüreyre (r.a) bir gün Medîne çarşısına uğramıştı. Kenarda durdu ve:

“–Ey çarşı ehli! Sizler ne kadar da gâfilsiniz!” dedi.

“–Niçin ey Ebû Hüreyre?” diye sordular.

“–İşte şurada Allah Rasûlü’nün mirası taksim ediliyor, siz ise burada duruyorsunuz! Gidip siz de ondan nasibinizi alsanız olmaz mı?” dedi. Çarşı ehli:

“–Bu taksim işi nerede yapılıyor?” diye sordular. O da:

“–Mescid’de!” dedi. İnsanlar koşarak gittiler. Ebû Hüreyre (r.a) orada durdu ve onların dönüşünü bekledi. Geldiklerinde:

“–Ne yaptınız?” diye sordu.

“–Ey Ebû Hüreyre, Mescid’e vardık, içeri girdik ama orada taksim edilen bir şey göremedik!” dediler. Ebû Hüreyre (r.a):

“–Mescid’de hiç kimseyi görmediniz mi?” dedi. Onlar:

“–Evet, bazıları namaz kılıyordu, bazıları Kur’ân okuyordu, bazıları da helâl ve haram konularını müzâkere ediyorlardı” dediler. Bunun üzerine Ebû Hüreyre (r.a):

“–Yazıklar olsun size, işte Muhammed (s.a.v)’in mîrâsı da budur zâten!” dedi.[2]

Yüce Rabbimiz, ilâhî kelâmını insanlığa şöyle takdîm ediyor:

“Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllere bir şifâ, mü’minler için bir hidâyet ve rahmet gelmiştir.” (Yûnus 10/57)

“Tâ-sîn. Bunlar Kurʼânʼın, apaçık bir Kitâbʼın âyetleridir. Mü’minler için hidâyet rehberi ve (Cennet) müjdesidir.” (en-Neml 16/1-2)

Dipnotlar:

[1] Tirmizî, Menâkıb, 31/3788. Krş. Muvatta’, Kader, 3; İbn Hişâm, 4: 276; Hâkim, 1: 171/318.

[2] Heysemî, 1: 123-124.

Kaynak: Doç. Dr. Murat Kaya, Kitabımız Kur’ân Muhtevâsı ve Fazîletleri, Erkam Yayınlıar

İslam ve İhsan

KUR’AN’IN FAZÎLETİ VE ÖNEMİ

Kur’an’ın Fazîleti ve Önemi

KUR’ÂN, YÜKSELME VESİLESİ!

Kur’ân, Yükselme Vesilesi!

KUR’ÂN-I KERİM OKUMANIN FAZİLETİ İLE İLGİLİ HADİSLER

Kur’ân-ı Kerim Okumanın Fazileti İle İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.