Kulu İbadet Etmekten Alıkoyan 4 Engel

Kulu ibâdete yönelmekten meşgul eden dört mânî vardır.

Kulun kalbine; her şeyden evvel ‘‘bütün nîmetlerin bir tek mün’imi vardır’’, diye bir fikir ve ihtar hâsıl oldu mu “Allah benden şükür istiyor, hizmetinde devam ve ziyâde istiyor, şükür etmediğim takdirde nîmetini benden izâle edeceğini ve azabının geleceğini hatırlatıyor! Bana bir peygamber gönderdi, onu mûcizelerle teyit etti, benim her şeyi bilen ve her şeye kâdir olan bir Rabbimin olduğunu haber verdi, her taatın sevabını, her mâsiyetin ikâbını bildirdi, emretti, nehyetti” diye düşünürse en azından böyle bir istidlal ile Allah’a dönmekten başka çare bulamayacak, kalbinde gitgide yakîn hâsıl olacak, âhiret hazırlığına girişecek, şerîatin erkânını zahir ve bâtınıyla öğrenmeye, ilmini ve mârifetini Allah’ın emirlerini ve Rasûl’ünün sünnetlerini yaşayarak kemâle erdirmeye çalışacaktır. İbâdetlere yöneldiği vakit ekseri insanlar gibi kendisinin de günahlara battığını görecek ve:

“Ben şu hâlimle ibâdete yönelsem ne olacak? Bunca zamandır günâhlarda ısrar etmişim, mâsiyetlerde bulunmuşum…” gibi fâsit fikirlere mâruz kalacak, fakat gelen ihtar ile:

“Her şeye rağmen Allah’a tevbe etmeliyim, beni bütün bunlardan ancak O kurtaracaktır. Mâsiyetlerimin kirlerinden temizlenip O’nun hizmetine salih kul olacağım!” diyecek, tevbe menzilinde aldığı ihtar onu kurtarmış olacak. Kul, hukukuna ve şartlarına riâyetle sâdık bir tevbe ettiği vakit sülûküne bakacak. Onu ibâdetlerden alıkoyan ve onu can evinden saran dört tane azılı düşman görecek:

  1. Dünya,
  2. halk,
  3. şeytan,
  4. nefis.

Şimdi o bu tehlikelerle karşı karşıyadır. Fakat dört taraftan bunları kesip atmaktan başka çaresi yoktur: Dünyadan tecerrüt, halktan teferrüt, şeytanla muhârebe, nefisle mücâhede etmelidir. Bu dördüncüsü hepsinin en zor olanıdır. Çünkü ondan tecerrüt de mümkün değildir, şeytan gibi bir defada kahretmek de mümkün değildir.

Fakat kul, çaresiz bırakılmış da değildir: Nefsini takvâ yularıyla bağlayacak, Hak yolunda kendisine münkad kılacak yâni boyun eğdirecek, hayra sevk edecek ve fesatlardan men edecektir.

İNSANI İBADETTEN ALIKOYAN 4 ENGEL

Kul buna da muvaffak olunca ona ârız olan ve ibâdete yönelmekten meşgul eden dört mânî daha kendisini karşılayacaktır:

  1. Zarûrî olan rızık talebi,
  2. Korktuğu her şeyden; umduğu, arzu ettiği veya istemediği, sâlih veya fâsit olduğunu bilmediği şeylerden dolayı göreceği ihtar.
  3. Onu dört taraftan saracak sıkıntılar ve musibetler, karşısında dikilen şeytanın muhârebesi, halkın muhâlefeti ve nefsin huysuzluğu.
  4. Karşılaşacağı türlü türlü kaza cilveleri.

Bunları da dört şeyle kesecektir:

  1. Rızık hususunda üzerine düşen vazifeyi yaptıktan sonra Allah’a tevekkül…
  2. Tehlikeli yerlerde Allah’a tefvîz-i umur, yani işi Allah’a bırakmak…
  3. Sıkıntı ve musîbet zamanlarında sabır…
  4. Allah’ın kazasına rızâ…

Bu dört çare ile dört mefsedeti kestikten sonra nefis tembel, somurtmuş, neşesiz, hayra koşmayan, gaflet ve batâete meyil eden, bir sürü lüzumsuz şeylerle vakit kaybettiren, mâsiyete teşvik eden bir belâ olarak karşısına dikilecek, kul bunu da recâ ve havf makasıyla kesecek.

Kaynak: Mahmud Sâmî Ramazanoğlu, Fatiha Sûresi Tefsiri, s.28- Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İNSANI İBÂDETTEN ALIKOYAN 4 ŞEY

İnsanı İbâdetten Alıkoyan 4 Şey

NEDEN İMTİHAN EDİLİYORUZ?

Neden İmtihan Ediliyoruz?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.