Kocası Kaybolan Kadının İddeti

Mefkûd ne demektir? Kocası kaybolan kadının iddeti ne kadardır? Mezheplere göre kocası kaybolan kadının iddeti...

Kaybolan ve yaşayıp yaşamadığı bilinmeyen kimseye “mefkûd” denir. Evden çıkıp giden bir daha dönmeyen, dış ülkeye giden ve kendisinden hiçbir haber alınamayan, savaşa katılan fakat bütün gaziler döndüğü halde dönmeyen kimse bu niteliktedir.

MEZHEPLERE GÖRE KOCASI KAYBOLAN KADININ İDDETİ

Hanefîlere göre normal şartlarda kaybolan kimse kesin olarak öldüğü bilinmedikçe sağ kabul edilir ve eşi iddet beklemez. Bu durum, beldesindeki aynı yaşta olan akranı olan erkekler vefat edinceye kadar sürer. Ancak böyle bir kadın, kocasının ölüm haberini veya kendisini boşadığını güvenilir bir kimseden ya da yazılı bir belgeden öğrenmiş bulunursa iddet bekler ve yeniden evlenebilir. Şâfiler de bu görüştedir. Delil; kesin olarak bilinen hayatta oluş prensibi (istihbâb) ve sağlam bir belge ile bu ilkenin çürütülmesidir. Hz. Ali’nin uygulaması da bu şekilde olmuştur.[1]

Mâlikî ve Hanbelîlere göre, kaybolan kişinin hayatından haber alınmasından ümit kesildiği tarihten itibaren dört yıl beklenir. Bundan sonra eşi mahkemeye başvurup kayıplığın tesbitini ve ayrılık kararı verilmesini isteyebilir. Hâkim, eşleri ayırırsa kadın dört ay on gün ölüm iddeti bekler. Hz. Ömer’in uygulaması bu şekilde olmuştur.[2] Ancak kaybolan kişi yetmiş yaşına ulaşmadıkça malları üzerinde miras cereyan etmez.

Osmanlı Devleti uygulamasında kaybolan erkeğin eşinin uzun yıllar onun nikâhı altında kalması ve başkası ile evlenememesi, aleyhine güçlük sayılmış ve Osmanlı Hukuk-ı Aile Kararnamesi’nin 127 nci maddesinde Mâlikî mezhebine uyulmuştur.

Diğer yandan kaybolma savaşta olur, savaşa katılan asker ve esirlerin dönüşünden itibaren bir yıl süreyle dönmezse eşinin başvurusu üzerine İslâm hakimi evliliğe son verir. Kadın ölüm iddetini bekleyip başkası ile evlenebilir. Bu evlilikten sonra, kaybolan kişi çıkar gelirse ikinci evlilik feshedilemez. Fakat kadın İslâm hâkiminden ayrılık kararı almadan evlenir ve bundan sonra eski kocası ortaya çıkarsa ikinci evlilik münfesih olur.[3]

Dipnotlar:

[1]. İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr, IV, 444, 445; İbn Âbidîn, age, III, 160; İbn Rüşd, age, II, 52. [2]. İbn Rüşd, age, II, 52; İbnü’l-Hümâm, age, IV, 440 vd. [3]. bk. H.A.K. mad. 128, 129; Kadrî Paşa Kodu, mad. 471, 481; Döndüren, Delillleriyle İslâm Hukuku, s. 126.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KISACA İDDET NE DEMEK?

Kısaca İddet Ne Demek?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.