Kayı Boyuna Ait Olduğu Tahmin Edilen Mezarlar Bulundu

Gaziantep’in İslahiye ilçesindeki Yeniköy Mahallesi’nde eksi mezarlar bulundu. Bulunan mezarların Anadolu’ya yerleşen ve Oğuzların 24 boyundan biri olan Kayı boyuna ait olduğu tahmin ediliyor.

Eski mezar taşları ve üzerindeki siyah renkteki boya ile işlenmiş ok ile yay figürlerinin, mezarların Kayı boyuna ait olduğu ihtimalini kuvvetlendirdiği bildirildi. Bulunan mezarların Fırat Nehri’nde boğulduğu belirtilen ve cenazesi Türkiye-Suriye sınırındaki Eşme köyüne nakledilen Süleyman Şah’ın soyundan oldukları sanılıyor.

Osmanlı’da hanedanın geldiği belirtilen Kayı Boyu’na ait bulunan son mezarlar ile bu boyun Anadolu’ya ilk girdiği bölgelerden birinin İslahiye ilçesi olduğu tezini de kuvvetlendirdiği belirtiliyor.

DAHA ÖNCE DE İNCELENDİ

Daha önce de bölgeye kişisel anlamda uzmanlar gelerek, mezarları inceledi. Mezarların ait olduğu yılı henüz belirleyemeyen uzmanlar, Kayı boyunun Anadolu’ya ilk girdiği bölgelerden birinin İslahiye olduğunu söylüyor. Uzmanlar, "Bu bölgeden Amik ovasına girdiler. Bu eski mezarların tamamın Kayı boyuna ait olması bu tezi düşündürüyor. Ayrıca mezarların üstteki ok ve yay, Kayı boyunun armaları olduğu biliniyor. Süleyman Şah’ın da Fırat nehrinde boğulması ve Suriye’de yani bu mezarların bulunduğu bölgeye yakın birde defin edilmesi, bölgenin Kayı boyunun yerleşim merkezlerinden biri olduğunu kanıtlıyor. Süleyman Şah’ın boğulduğu yer ile bu mezarlar arasında Katrancı dağı bulunuyor. Bu bilgilere göre ise Fırat nehri kenarında çadırlarını kurmuş ve İslahiye taraflarındaki düz arazilerde de hayvanlarını otlattıkları düşünülebilir" ifadelerini kullanıyor.

Uzun yıllardır bölgedeki insanlar, uzun süre öncesinde Suriye’den Kayı boylarının bölgeye geldiği ve mezarlarının bulunduğu yönünde’ hikayeler anlatıldığı belirtiyor. Bölge insanları ise bölgede 2 kilometrelik bir mezarlık bulunduğunu belirten çevre sakinleri ise "Zamanında Katrancı dağında ve etrafında çok büyük bir savaş meydana gelmiş. Selçuklu döneminde yada daha öncesi ait olduğu söylenen bu savaşta savaşta ölenler, buradaki Uzun Kabir diye bilinen bu bölgeye defin edilmiş. Bugün o mezarların bulunduğu bölgeden Demiryolları, karayolu geçti. sonra kaçak kazı yapan insanlar da bu bölgedeki kalıntılar yok oldu. Mezar taşlarının götürüldüğünü duyduk. Ancak bu mezarlar kalabildi" diye konuştu.

Vatandaşlar, uzman ve yetkili kişilerin mezarların kazılıp incelenmesini talep ederken, elde edilecek bulguların bölge ve ülke tarihine ışık tutabileceğini ifade etti.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.