İbadet Hayatımız

Hz. Ömer'in Vâlilere Nasihati

İkinci İslâm Halifesi Hz. Ömer (r.a.) namaza büyük ehemmiyet vermiş, bunu da devlet adamlarına nasihat etmiştir.

Derde Derman Bakışlar

“Bakmak, göz atmak” mânâlarına gelen “nazar” kelimesini duyduğumuzda, genelde ilk akla gelen yönü, “göz değmesi” olur ve halk tarafından “zararlı” kabul edilir.

Manevi Rehberlere Neden İhtiyacımız Var?

Zâhirî ilimlerde rehberlik eden sâlih âlimler, fakihler, müfessirler ve muhaddisler gibi, bâtınî meselelerde yol gösteren Hak dostu mürşid-i kâmiller vardır. On

Mevlânâ'ya Göre Dünyayı Terk Etmenin Basamakları

Dünya tam mânâsıyla terk edilmeden Allah aşkı başlamaz gönülde... Olan da yalancı bahar gibidir. Hazret-i Mevlânâ dünyayı terk etmenin üç basamağını açıklıyor.

İlâhi İsthidâma Memur Olanlar

Hak dostu, meşhur tâbiriyle; “insan-ı kâmil”dir. Yani Allah Teâlâ’nın insanoğlundan istediği ideal ve model şahsiyettir. Bununla birlikte, her velî zâtın husûsi

'ileride Nasıl Olsa Tövbe Ederim' Diye Düşünme!

Tövbenin belli bir zamanı olmadığını, insanın her zaman tövbe edebileceğini belirten hadîs-i şerîflerden biri de budur. Burada konu şahıs plânında ele alınmış,

Mânevî Terbiye Usulleri

Mânevî arınma ve tekâmül yolculuğu olan seyr-u sülûkte, sohbet, zikir, muhabbet ve hizmetin dışında da pek çok mânevî terbiye usûlü bulunmaktadır. Bu terbiye me

Salihleri Yâd Etmek Bereket Vesîlesi

Tasavvufî terbiyede bir usûl olarak silsile-i şerîfede bulunan zâtlar zaman zaman hatırlanıp isimleri anılır. Bu tatbîkat, sâlihlerin yâd edilmesiyle kalplere i

Kıyamet Kopana Kadar Tövbeler Kabul

Allah Teâlâ kulunun tövbesini kıyamet kopana kadar kabul edeceğini müjdeliyor. Bu anlamda insan her fırsatta tövbe etmeli, Cenâb-ı Hakk’ın kendisine lutfettiği

Tövbede Acele Etmenin Fazileti

Hâsılı, hatâ işlemekten sâlim olmayan insanoğlunun, tövbe ve istiğfârı hiçbir zaman dilinden düşürmemesi, niyetini de amel-i sâlihlerle tescil ve takviye etmesi

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.