Kafkaslardan Yükselen Kur’an Sadaları

Altınoluk dergisinin 2022 Aralık sayısında Ahmet Tecim'in "Kafkaslardan Yükselen Kur’an Sadaları" başlığı ile kaleme ladığı makaleyi istifadenize sunuyoruz...

Hâfızların Itri’nin bestelediği tekbirle mescide girişi esnasında, tüm cemaat ayağa kalkarak karşıladı. 24 tane fidan boylu, yiğit gencimiz gece gündüz demeden çalışarak birer canlı Kur’an olmuşlar ve “Hâfız”lık makamına erişmişlerdi. Her biri Kafkas dağları kadar yüce, başlarındaki beyaz takkeleri ise Kafkas dağlarının başındaki beyaz karlara benziyordu.

Sararan ağaç yapraklarının kızıla dönüştüğü, şehitler için yapılan çeşmelerin üzerinde dalgalanan Azerbaycan ve Türk bayraklarını selamlayarak, gönül coğrafyamızda yol aldık. Sağ ve solumuzda yolumuzu üsten kaplayan envai çeşit ağaçların altında tünele dönüşen güzellik ikliminden geçtik.  Can Azerbaycan’ın kadim şehrinde Şeki İslam Kolejinin 11. Hâfızlık İcazetname takdim merasimine iştirak ettik. 30-40 yıl önce hayal dahi edilemeyenlerin hakikatini yaşadık. Aşık-ı Kur’an olanların sevdası bizleri bir araya getirdi.  Allah aşkı ve Peygamber sevdası ile yoğrulan bu güzel gönül coğrafyamızda, Kur’an’ın bülbüllerin eşsiz sedaları ile ruhumuz dinlendi.

Kafkas Müslümanları İdaresi, T.C Bakü Büyükelçiliği, Din Hizmetleri Müşavirliği, Şeki Valiliği, Din İşleri Devlet Bakanlığı, Gençliğe Yardım Fondu başta olmak üzere birçok kuruluştan başkan ve temsilciler ve çok sayıda cemaat iştirak etti. Azerbaycan’ın her köşesinden Kur’an sevdalıları akın akın gelmişti. Hususi ile de Türkiye’den Aziz Mahmud Hüdayi Vakfımızdan Muhterem Abdullah Sert Hocamızın, değerli Abdurrahman Topbaş ve Lokman Helvacı Beylerin iştiraki muhabbet ehli için bir bayram havası oluşturdu.

Hâfızların Itri’nin bestelediği tekbirle mescide girişi esnasında, tüm cemaat ayağa kalkarak karşıladı. 24 tane fidan boylu, yiğit gencimiz gece gündüz demeden çalışarak birer canlı Kur’an olmuşlar ve “Hâfız”lık makamına erişmişlerdi. Her biri Kafkas dağları kadar yüce, başlarındaki beyaz takkeleri ise Kafkas dağlarının başındaki beyaz karlara benziyordu. Sovyetler sonrası yeniden ihya olan bu kadim İslam tahsil ocağının, bu Kur’an bülbülleri ile yetiştirdikleri ve icazetname verdikleri hâfız sayısı 273’ e ulaşmış.

Yetkililerden birinin ifade ettiği gibi, ayrıca hanım kızlara yönelik Şebnem İslam Kolejinde ise 71 genç hanım kardeşimiz hâfızlık icazetnamesini almış. Muhterem Osman Nuri Topbaş Üstadımızın rehberliğinde başlayan bu kutlu hizmet kervanı uzun bir yol almıştı. Samimiyet ve aşkla atılan bu muhabbet tohumlarını Rabbimiz kurda kuşa yem etmemişti. Her biri bir gül bahçesi, her biri bir Çınar olmuştu. Elbette bugünlere kolay gelinmedi. Biraz geriye gidip bugünlere oradan bakmakta fayda var.

Her tarihi hadisenin ve güzel olayın bir hikayesi vardır. Hikayesi güzel olanın neticesinde güzel olur. Gönül coğrafyamıza başlayan seferlerin işte böyle güzel bir hikayesi var. Kafkas dağlarının eteklerinden bir aksakalın, Şeki Müftüsü Selim Efendinin Hüdayi kapısını çalması ve bir ikindi namazından sonra Hüdayi camisinde, hâfız bir gencin Kur’an-ı Kerim tilavetini dinledikten sonra “Komünizm bize 70 yılda her şeyi unutturdu. Ama sadece şu Hadis-i Şerif-i unutturamadı. Komşusu açken tok olan bizden değildir. Bizim karnımızı doyuran çöreğe yok, ruhunu doyuran ilme, irfana ve maneviyata ihtiyacımız var” sözleri ile başladı. Yollar açıldı, yıllardır bir birbirine hasret kalan yürekler buluştu.

Selim Efendi’nin, bir yangın yerine dönen yüreğin çırpınışı, Hüdâyî’nin gül bahçesinde mâkes buldu. Gül bahçesinin bahçıvanı, Muhterem Üstadımız o an büyük bir aşkla Can Azerbaycan’a ilk seferin işaretini verdi. Bu görüşmede; yılların dostluğu ve muhabbetinin temelleri atıldı. Kafkaslara, Balkanlara, Orta Asya’ya daha sonralarda ise Afrika’ya açılacak büyük bir Aşk ve İrfan Yolcuğunun haritası çizildi. Bu ilk görüşme ile ilgili yıllar sonra yapılan bir röportajda Hacı Selim Efendi; “Osman Ağabey ile ilk kez musâfaha yaptığımız zaman âdeta kalbimi O’nun avuçları içinde hissettim.” diyecektir.

Anadolu’nun bağrı yanık, gönlü îman ile dolu, sahâbe neşvesindeki gençleri Selim Efendi’nin davetine büyük bir aşk ve muhabbetle koştular. Azerbaycan halkı, bu genç muallimlere büyük bir ihtimam ile yaklaştılar, onlara kendi evlatları gibi davrandılar, her birini gönül bahçıvanının birer emaneti gibi gördüler. Kafkas Müslümanları İdaresinin Başkanı Allahşükür Paşazade’nin desteği Din İşleri Sorumlu Devlet Bakanlığının izni ile birçok yerde Medreseler, İslam Kolejleri, Kur’an-ı Kerim Kursları açıldı. Bu tahsil İslam tahsil ocaklarında millî ve manevî değerlerini bilen, vatanına, milletine, toprağına ve bayrağına sahip çıkan, yüreği îman ile dolu gençlerin yetişti. Selim Efendi, vefatı öncesine kadar, komünizm döneminde bir tane bile Kur’ân-ı Kerîm bulamazken yüzlerce canlı Kur’ân bülbülün yetiştiğini büyük bir heyecanla dile getirirdi.

Bu yıl 11.si düzenlenen Hâfızlık Cemiyetinin Şehitlerimize hasredilmesi ne zarif bir düşünce. Merasimde çok duygulu anlar yaşandı. İki yıl önce Karabağ Savaşında Şuşa’da şehitlik zirvesine yücelen Şehit Hâfız Elgün Guliyev kardeşimizin Hâfızlık diplomasının şehidimizin anne ve babasına takdim edilmesi bunlardan biriydi. Yine daha önceki cemiyetlerde iştirak eden, vefat etmiş olan aksakallar ve muallimler yad edildi. Abdüssamed Baba, Ahmet Baba, Zöhrab Dayı, Vakıf Dayı, Rafik Efendi, Memmed Aslan, Efendi Doktor, Hâfız Emin Yeter, Süleyman Işık Hoca, Hâfız Durmuş Ali Hoca, ve â’lî çınarımız, Ali Çınar Hocamız… 

Muhterem Abdullah Sert Hocamızın konuşması gönüllere inşirah verdi. Muhterem Osman Efendi Üstadımızın selamı ile başlaması ve cemaatin hep birlikte yüksek sesle mukabelesi ve “bizden de O’na selam çatdırın, özünü de tez zamanda gözleyirik” demeleri hasretlerini ifade etmeye yetti.

Abdullah Hocamız burada, 1996 yapılan ilk hâfızlık merasiminde de iştirak ettiğini ifade ederek o günleri yâd etti.  Müslümanın karakteri, duruşu ile nasıl biri olması hususunda bir yol haritası çizdi. İslam ve Ümmete hizmeti dokunacak kaliteli nesiller yetiştirirken nelere dikkat edilmesi gerektiği konusuna değindi. “Çocuklarınızı üç hususta yetiştirin: Peygamber sevgisi, Ehl-i Beyt sevgisi ve Kur’ân kıraati… Çünkü hamele-i Kur’ân (Kur’ân’ı öğrenen, öğreten ve bu yolda hizmet edenler), hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde, peygamberler ve Hak dostları ile birlikte Arş’ın gölgesindedirler.” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, I, 226)” Hadis_i Şerifini şerh etti.

Değerli Abdurrahman Topbaş Bey ise kendisinin de bir hâfız babası olduğunu ifade ederek bu mukaddes yolda anne, baba ve muallimlerin ayrı ayrı takdir etti.  Azerbaycan’a 1992 yılında ilk gelen heyette kendisinin de Muhterem babaları ile birlikte bulunduklarını, henüz o zaman 16 yaşında olduklarını ifade etti. O günler ile bu günler arasındaki maddi ve manevi inkişafa dikkat çekti.

Din Hizmetleri Müşaviri Zeki Yavuzyılmaz, Kafkas Müslümanları İdaresinden Hacı Fuat Muallim, Kamer Hanım, Şeki Müftüsü Kamuran Efendi, Dini İşleri Devlet Komitesinden, Şeki Valiliğinden velhasıl harbilerinden hem hâfızlarımız için, kardeşliğimiz için, bu İslam tahsili ve hayır müessesleri için hayırlı ve güzel sözler söylendi.

Hâfızlık Diplomalarını alan bu genç kardeşlerimize hayat yolunda başarıları için hep birlikte dualar ettik. Hâfızlarımız ömürleri boyunca Hâmil-i Kur'an, Hâdim-i Kur'an, Âmil-i Kur'an ve Ârif-i Kur'an Olsunlar. Yüreği bir ömür boyu aşkla ve dertle dolu olan tüm Kur’an ve Peygamber sevdalılarına, ehlibeyt ve hak dostlarına selam olsun. Bu Müstesna hizmetleri ve müessesleri başlatan, inşa ve ihya eden, başta Muhterem Üstadımız olmak üzere her türlü emeği geçen her bir güzel insandan Allah ebeden razı olsun. Onların vesilesi ile aşk ve muhabbetle başlatılan bu hizmetler, kıyamete kadar devam etsin inşâallah…

Kaynak: Ahmet Tecim, Altınoluk Dergisi, Aralık 2022, Sayı: 442

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.