Kadının Kocasına İtaat Etmesinin Ölçüsü ve Sınırı Nedir?

İslam’a göre kadının kocasına itaat etmesinin ölçüsü ve sınırı nedir? Kadının kocasına itaati ile ilgili ayet ve hadisler.

Evli kadının kocasının evinde oturması, mutat ev işlerini yapması ve çocuklarının eğitim ve bakımıyla uğraşması, itaat kapsamına girer. Diğer yandan peşin konuşulan mehrini teslim eden koca, eşinin cinsel yönlerinden yararlanma hakkına sahip olur. Kadın önemli bir özrü bulunmadıkça, kocasının cinsel isteklerini geri çeviremez.

KADININ KOCASINA İTAATİ İLE İLGİLİ AYET

Kadının kocasına itaat yükümlülüğünün delili şu âyettir: “Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları vardır.”[1]

KADININ KOCASINA İTAATİ İLE İLGİLİ HADİSLER

Hz. Peygamber (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur: “Bir kadın, kocası kendisinden razı olduğu halde ölürse, cennete girer.” [2] “Erkek, eşini yatağına çağırınca, gelmekten kaçınır ve bu yüzden erkek ona kızgın olarak gecelerse, melekler sabaha kadar bu kadına lanet eder.” [3] “Eğer bir kimsenin başka bir kimseye secde etmesini isteyecek olsaydım, üzerindeki hakkının büyüklüğü sebebiyle kadının kocasına secde etmesini emrederdim.” [4]

Koca, eşinin görüşüp görüşemeyeceği kişi veya aileleri belirleme hakkına sahiptir. Yukarıda belirttiğimiz, kocasından izinsiz çıkabileceği durumlar dışında kadın izinsiz olarak evden çıkmamalıdır. Ancak eşlerin birbirine güveni tam olur ve aile çevresi güvenilir durumda bulunursa, koca bu konuda eşine serbestlik de verebilir. Koca, haklı bir nedene dayanarak karısının mescide veya başka yere çıkmasını yasaklarsa, kadının buna uyması gerekir.

Abdullah İbn Ömer’den (r.a.) şöyle dediği nakledilmiştir: “Bir kadın Allâh’ın elçisine gelerek; Ey Allâh’ın Rasûlü! Kocanın karısı üzerindeki hakkı nedir? diye sordu. O da; “Kadının, kocasının evinden ondan izinsiz çıkmamasıdır,” dedi. Çıkarsa ne olur? sorusuna Hz. Peygamber; “Allah, rahmet ve gazap melekleri, bu kadına tövbe edinceye veya evine dönünceye kadar lanet eder.” dedi.[5]

Kadının eve bağlı olması onun oraya hapsedildiği anlamına gelmez. Kadın için evi, en hayırlı yerdir. Evi onun mescidi, huzur ve mutluluk yuvasıdır. Hadiste şöyle buyurulmuştur: “Kadın örtülmesi gerekli olan bir varlıktır. Evden dışarı çıkınca şeytan gözünü ona diker. Kadın için Rabbının rahmetine en yakın olduğu yer evinin içidir.” [6]

Bu durum kadının evden dışarı çıkınca tesettüre riâyet etmesini gerektirir. Çünkü örtünme kadın için koruyucu bir perde vazifesi görür. Kötü niyetli bakışları kırar ve kadın kendisini güvende hisseder.

Günümüz toplum hayatında kadın da yerini almış, çeşitli alanlarda çalışma hayatına girmiştir. İslâmî ölçü sınırları içinde kaldığı sürece kadın müşterek hayatin içinde yerini koruyacaktır.

Kadın nafile oruç için kocasından izin almalıdır. Çünkü kocanın eşi üzerindeki hakları nafile oruçtan önde gelir. Nitekim Allah elçisi şöyle buyurmuştur: “Bir kadın için, kocası yanında iken ondan izinsiz nafile oruç tutması ve evine ondan izinsiz bir yabancının girmesine izin vermesi helâl olmaz.”[7]

Dipnotlar:

[1]. Bakara, 2/228. [2]. İbn Mâce, Nikâh, 4; Tirmizî, Radâ, 10; Tirmizî bu hadise «hasen, garib» demiştir. [3]. Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 7; Ebû Dâvûd, Nikâh, 40; Tirmizî, Radâ, 10. [4]. Ebû Dâvûd, Nikâh, 40; Tirmizî, Radâ, 10; İbn Mâce, Nikâh, 4; A. b. Hanbel, IV, 381, VI, 76, V, 228. Tirmizi bu hadise «hasen» demiştir. [5]. Ebû, Dâvûd, Nikâh, 40; İbn Mâce, Nikâh, 4; Dârimî, Nikâh, 38. [6]. Tirmizî, Radâ’, 18. [7]. Buhârî, Nikâh, 86; Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, VI, 211.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM’DA KOCANIN HAK VE SORUMLULUKLARI

İslam’da Kocanın Hak ve Sorumlulukları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.