Kadem-i Şerif Nedir?

Kadem-i Şerif nedir, neye denir? Peygamberimizin ayak izi nasıl oluşmuştur?

Kadem-i Şerif (Hz. Peygamber'in ayak izi): Taş veya tuğla zemin üzerinde bulunan ve “Nakş-ı Kadem-i Saadet” de denilen Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi’nde dördü taş, ikisi tuğla olmak üzere Hz. Peygambere izafe edilen altı tane ayak izi vardır.

Bunların en çok önem verilen ve kapaklı altın çerçeve içinde tutulanı, Sultan Abdülmecid zamanında Trablusgarp’tan getirtilen ve Hz. Peygamber’in Miraca çıkarken bastığı taş olarak rivayet olunan ayak izidir. Bundan başka Eyüp Sultan, Sultan I. Abdülhamid ve Sultan III. Mustafa türbelerinde de kadem-i şerifler bulunmaktadır.

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN AYAK İZİ NASIL OLUŞTU?

Peygamber Efendimiz’in ayak izinin İslâm literatüründeki ismi ‘Nakş-ı Kadem-i Şerif’tir. Peygamberimizin ayak izinin oluşumu şöyle rivâyet edilmektedir:

“Âlemlere rahmet olarak gönderilen Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in gözle görülür birçok mucizesi vardı. Bunlardan biri de Efendimiz’in ayak izleridir. Peygamberimiz kum, çamur veya nemli toprak gibi yumuşak zeminde yürüdükleri zaman ayaklarının izi çıkmazdı. Fakat taş veya sert zemine bastıkları zaman mübârek ayak izleri olduğu gibi çıkardı.”

Günümüze kadar gelen Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'den birer nişâne olan bu mübârek emânetlere “Kadem-i Şerif” veya “Nakş-i Kadem-i Peygamberi” adı veriliyor. Bir yadigâr olarak asırlarca saklanıp elden ele emânet edilerek gelen Kadem-i Şeriflerden ülkemizde de birkaç tane mevcuttur. Özellikle Müslüman devlet adamları, Osmanlı Sultanları bu kıymetli emânetleri en güzel ve özel yerlerde muhafaza altına alarak sahip çıkmışlardır.

KUTSAL EMANETLER NEDİR?

PEYGAMBERİMİZİN AYAK İZLERİNİN OLDUĞU MEKANLAR

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.