İstikbal-i Kıble Ne Demek?

İstikbal-i kıble nedir, ne anlama gelir? Kısaca istikbal-i kıble ve kıblenin tespiti.

İstikbal-i kıble, namaz kılarken kıbleye yönelmek demektir. Müslümanların kıblesi Mekke’de bulunan Kâbe’dir. Hz. Peygamber (s.a.s.) ve sahâbiler namazlarını Medine döneminin ilk bir buçuk yılında, Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya doğru kılmışlardı. Bedir Gazvesi’nden iki ay kadar önce inen;

“Yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de olduğunuz yerde, yüzünüzü onun tarafına çevirin.” âyetiyle, kıble Kâbe’ye çevrildi.[1]

Kâbe’yi gözle gören kişi, bizzat Kâbe’nin kendisine yönelir. Kâbe’den uzakta bulunan kişi ise, onun bulunduğu tarafa yönelir. Yüzünü ve yönünü o tarafa çevirmesi yeterlidir. Kıble yönünün tam olarak bilinememesi durumunda, araştırma yapılır ve yoğunlaşmış kanaate göre yönelerek namaz kılınır. Araştırma eski veya yeni bir mihrabı esas almak, bilen güvenilir bir kişiye sormak, pusula ve benzeri âletler, kutup yıldızı, güneş, ay, rüzgârın esme yönü gibi kanıtlar yardımıyla yapılır. Kıble hakkında bilgisi olan kimseyi bulan kişi, onun verdiği habere uyar. Namaz içinde iken uyarılırsa, uyarılan yöne dönmesi gerekir. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) ve sahabenin uygulaması böyle olmuştur.[2]

Bir kimse namazda iken, bir özür olmaksızın göğsünü kıble tarafından çevirecek olsa namazı bozulur. Otomobil, otobüs, tren, vapur, uçak, at gibi binek üzerinde her türlü nâfile namaz kılınabildiği gibi, yere inip kılma imkânı bulunmayan durumlarda farz namaz da kılınabilir. Binek üzerinde kıble tarafına yönelme veya kıble yönünü izleme imkânı olmayınca, mümkün olan tarafa doğru namaz kılınır. Çünkü yükümlülükler gücün yetmesiyle sınırlıdır.

Sonuç olarak Müslümanların bütün namazlarda, yeryüzünün en eski ve en kutsal mabedi olan Kâbe-i Muazzama’ya yönelmeleri, aralarındaki birliğin, nizam ve intizamın, ortak ibadet sevincinin ifadesidir.

Dipnotlar:

[1] Bakara, 2/144. [2] Bakara, 2/115; Zeylâî, Nasbu’r-Raye, I, 304; Tirmizî, Salât, 139; Nesâî, Sıyâm, 43; İbn Mâce, İkâme, 56.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NAMAZIN ŞARTLARI KAÇTIR VE NELERDİR?

Namazın Şartları Kaçtır ve Nelerdir?

NAMAZIN 12 FARZI NEDİR?

Namazın 12 Farzı Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.