İsrail Savaş Suçundan Yargılanabilecek

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), işgalcilerin Filistin topraklarında işlediği savaş suçlarıyla ilgili soruşturmada, söz konusu suçları soruşturmak için yetkili olduğuna karar verdi.

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Filistin topraklarında işlenen suçlar için yargı yetkisinin olduğuna hükmetti.

UCM ilk derece dairesinin verdiği kararda, Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ün, soruşturmaya dahil edilen Filistin toprakları içerisinde yer aldığı belirtildi.

Filistin'in Roma Statüsü'ne taraf devlet olduğu ve sınırlarının 1967 yılından bu yana işgal edilen Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ü de içerdiği ifade edilen kararda, Filistin'in diğer üye ülkeler gibi UCM'ye taraf olduğu vurgulandı.

Mahkemenin yargı yetkisine giren toprakları belirlemeyi amaçladığı kaydedilen kararda, UCM'ye taraf devlet olmak için gerekli şartları yerine getiren Filistin'e diğer üye ülkeler gibi muamele edileceği bildirildi.

Kararda, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkının teyit edildiğine, Oslo müzakerelerinin mahkemenin yargı yetkisini sınırlandırmadığına hükmedildi.

Kararda, Filistin Kurtuluş Örgütü ile işgalciler arasında 1993'te yapılan ve karşılıklı tanıma ve barış ilkeleri içeren Oslo Anlaşması'nın Filistin'in topraklarının işgal edilmesi durumunu ve mahkemenin yargı yetkisini engellemediği de vurgulandı.

- Soruştumanın seyri

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Fatou Bensouda, 20 Aralık 2019'da işgalcilerin Filistin topraklarında işlediği savaş suçlarıyla ilgili ön incelemesini tamamlamıştı.

İşgalcilerin işlediği savaş suçlarını soruşturmak isteyen Başsavcı Bensouda, soruşturmanın kapsamına giren işgal altındaki topraklarda UCM'nin yargı yetkisi olup olmadığına ilişkin ilk derece dairesinden karar vermesini talep etmişti.

Mahkeme, Filistin, işgalciler, ilgili üçüncü ülkeler, sivil toplum kuruluşları ve hukukçulardan 'Mahkemenin işgal topraklarında yargı yetkisine ilişkin görüş almıştı.

Bensouda, Mahkeme'ye "işgal altındaki toprakların soruşturmaya dahil edilmesi gerektiği" yönünde mütalaada bulunmuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.