İsrail, Mescid-i Aksa'ya Saldırdı!

Mescid-i Aksa'nın kapılarını Müslümanlara kapatan İsrail askerlerinin müdahalesi sonucu çok sayıda Filistinli yaralandı.

Yahudiler için yılbaşı kabul edilen "Roş Aşana" tatili nedeniyle Müslümanların Mescid-i Aksa'ya girişine izin vermeyen İsrail askerleri, Filistinlilere müdahale etti.

Yahudi yerlerşimcilerin Aksa'ya alınmasını protesto eden ve içeri girmek isteyen Filistinlilere, askerlerin ses bombası, göz yaşartıcı gaz ve plastik mermi ile müdahale etmesi sonucu aralarında kadınların da bulunduğu çok sayıda kişi yaralandı.

Yaralanan Filistinliler çevredeki sağlık ekipleri tarafından sedyelerle Aksa'nın içerisindeki revire taşındı. İsrail askerleri olayları görüntülemek isteyen bazı gazetecileri de darp etti.

Aksa avlusunun kapılarında toplanan Filistinliler, "Canımız kanımız sana feda olsun ey Aksa", "Ey Muhammed, ümmetin seni terk etmedi" ve "Kuran düsturumuz, cihad yolumuz" şeklinde sloganlar atarak İsrail askerlerinin saldırılarına karşı koymaya çalıştı.

AKSA'NIN İÇİNE GAZ SIKTILAR

Öte yandan görgü tanıklarından edinilen bilgiye göre, sabahın erken saatlerinde Aksa'nın avlusuna giren onlarca İsrail askeri, geceden camide kalan Filistinli cemaate müdahale ederek dışarı çıkardı. Kıble Mescidi'nin kapısını kilitleyen askerler, mescidin içine de göz yaşartıcı gaz attı.

Mescid-i Aksa Vakfı yetkililerinden edinilen bilgiye göre, 40 Yahudi yerleşimci polis korumasında Aksa'nın avlusuna alındı.

Geçen yıl da İsrail yönetimi "Roş Aşana" nedeniyle Mescid-i Aksa'ya girişlere sınırlama koymuştu. Bazı aşırı Yahudi grupların tatil sırasında Aksa'ya topluca girme yönündeki çağrıları Filistinlilerle, İsrail askerlerini karşı karşıya getirmişti.

Kudüs'te Yahudi yerleşimciler, asker veya polis eşliğinde sık sık Mescid-i Aksa'ya baskın düzenleyerek cami cemaatini ve eğitim gören öğrencileri taciz ediyor. Müslümanların karşı çıktığı bu tür ihlaller nedeniyle Mescid-i Aksa'da sık sık gerginlik yaşanıyor. İsrail, bu gerekçelerle zaman zaman Filistinlilerin Aksa'ya girişini kısıtlıyor.

Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa Müslümanların ilk kıblesi özelliğini taşıyor. Yahudiler, içerisinde Kıble Mescidi ile Kubbetu's Sahra Camisi'nin yanı sıra müze, medreseler ve büyük avlunun bulunduğu Mescid-i Aksa Külliyesi altında, Süleyman Mabedi kalıntılarının bulunduğunu iddia ediyor.

İsrail, içerisinde Mescid-i Aksa külliyesinin de bulunduğu Doğu Kudüs'ü 1967'den beri işgal altında tutuyor.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANI BASIN AÇIKLAMASINDA BULUNDU

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İsrail'in sabah saatlerinde gerçekleştirdiği Mescid-i Aksa müdahalesine ilişkin açıklama yayımladı. Görmez'in açıklaması şu şekilde:

"Müslümanların en mukaddes üç mabedi arasında bulunan Mescid-i Aksa’ya sabah namazı vaktinde başlayan İsrail müdahalesi kabul edilemez. Bütün din ve medeniyetlerde kabul edilen mabed masuniyetinin çiğnenerek Mescid-i Aksa’nın işgal edilmiş olmasını şiddetle kınıyorum. Bu meşum saldırıda yaralanan aralarında kadınların da bulunduğu kardeşlerime acil şifalar diliyorum.

Bugün Mescid-i Aksa’nın Müslümanlara kapatılması ve ibadet halindeki çok sayıda Müslümanın içerisinden çıkarılarak 40 Yahudi yerleşimcinin asker korumasında harem-i şerife sokulması Mescid-i Aksa’nın “zamansal” taksimi yönünde atılmış tehlikeli bir adımdır.

1967’den beri işgal altında tutulan Mescid-i Aksa’ya yönelik süregelen ihlaller bugün yeni bir aşamaya taşınarak “zamansal ve mekânsal taksim” planı cebren uygulanma girişiminde bulunulmuştur. Bunu sağlamak amacıyla ibadet eden insanlara yapılan saldıralar bütün Müslümanları ve vicdan sahibi herkesi derinden yaralamıştır.

Olaylar önlenemez boyutlara ulaşmadan işgalciler bu vahim teşebbüsten derhal dönmeli, Mescid-i Aksa behemehâl açılmalı, her türlü taksim ve işgal emellerinden sonsuza dek vazgeçilmelidir."

COx7VWsUEAApy1g

COxlHjJUwAEqb3M

COxlHjBU8AAk39X

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.