İsrafil’in (a.s.) Sur’a Üflemesi Nasıl Olacak?

Sûr ne demektir? İsrâfîl Aleyhisselâm’ın üflemesi nasıl olacaktır? Sûr’a kaç defa üfürülecek? Kıyameti başlatan hadise; Sûr’a üflenmesi kısaca.

Kıyâmetin kopması, Sûr’a üflenmesiyle başlayacaktır.

Sûr, kıyâmetin müthiş infilâkını belirtmek ve kıyâmet koptuktan bir müddet sonra, bütün insanların dirilip Mahşer meydanında toplanmalarını sağlamak için İsrâfîl -aleyhisselâm-’ın üfleyeceği, boynuz şeklinde bir borudur.

  • Sûr Nedir? - Sûr’a Üfleyen Melek

Bizler için birçok keyfiyeti meçhul olan bu boru hakkında, hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur:

“Sûr, boynuz (sûretinde bir boru)dur. (Kıyâmet gününde) ona üfürülür.” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 24)

  • Sûr’a Kaç Defa Üfürülecek?

Kur’ân-ı Kerîm’de Sûr’a iki kez üfleneceği haber verilmektedir. İlkinde kıyâmet kopacak, ikincisinde ise diriliş gerçekleşecektir.

  • İsrafil Aleyhisselam’ın Sûr’a Üflemesi Nasıl Olacak?

İlk üfleme neticesinde kâinatta meydana gelecek hâdiselerle ilgili bazı âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulmaktadır:

“Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş (kıyâmet kopmuş)tur. Gök de yarılmış ve artık o gün, o da çökmeye yüz tutmuştur.” (el-Hâkka, 13-16)

“Yerin ve dağların sarsılacağı ve dağların akıp giden kum yığını olacağı günü (kıyâmeti) hatırla.” (el-Müzzemmil, 14)

“Yıldızların ışığı söndürüldüğü, gök kubbe yarıldığı, dağlar ufalanıp savrulduğu ve peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyâmet kopmuştur).” (el-Mürselât, 8-11)

“O gün yer başka bir yere, gökler de (başka göklere) dönüştürülür…” (İbrahim, 48)

(Düşün o) günü ki, yazılı kâğıtların tomarını dürer gibi göğü toplayıp düreriz. Tıpkı ilk yaratmaya başladığımız gibi onu tekrar o hâle getiririz. (Bu,) üzerimize aldığımız bir vaad oldu. Biz, (vaad ettiğimizi) yaparız.” (el-Enbiyâ, 104)

(Rasûlüm!) Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: Rabbim onları ufalayıp savuracak. Böylece yerlerini dümdüz, bomboş bırakacak! Orada ne bir iniş, ne de bir yokuş görebileceksin!” (Tâhâ, 105-107)

  • Sûr’a Üflenince Ne Olacak?

Sûr’un her iki üflenişinde insanların ne hâlde olacakları da âyet-i kerîmelerde şöyle bildirilmektedir:

“Sûr’a üflenince, Allâh’ın diledikleri müstesnâ olmak üzere, göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!” (ez-Zümer, 68)

“Birinci üflemenin (kâinatı) sarstığı, onu ikinci üflemenin takip ettiği gün, işte o gün yürekler şiddetli kaygı sebebiyle yerinden oynar, gözlerini korku bürür.” (en-Nâziât, 6-9)

Şüphesiz ki Sûr’a üfleneceği gün, Dünya hayatının en dehşetli günü olacaktır. Öyle ki o gün, körpecik çocukların, yaşanan korkunun dehşeti sebebiyle saçı ağarmış yaşlılar hâline geleceğini Rabbimiz şöyle haber vermektedir:

“Peki, inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl koruyabileceksiniz?

Gökyüzü bile o günün dehşetiyle yarılacaktır. Allâh’ın vaadi mutlakâ yerine gelir.” (el-Müzzemmil, 17-18)

Bu büyük dehşet gününde Allâh’ın himâyesinde oldukları için korkuya kapılmayacak, hüzün ve kederden emin olacak kimseler de vardır. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Sûr’a üfürüldüğü gün, -Allâh’ın diledikleri müstesnâ- (ki onlara hiç korku yoktur), göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır. Hepsi boyunları bükük olarak O’na gelirler.” (en-Neml, 87)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

KIYAMETİN BÜYÜK ALAMETLERİ

Kıyametin Büyük Alametleri

KIYAMET GÜNÜ ALAMETLERİ

Kıyamet Günü Alametleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.