İslam’da Gayrimüslimlere Verilen Haklar

İslam’da gayrimüslimlere verilen haklar nelerdir? Osmanlı’da gayrimüslim hakları.

İslâm, müslim ve gayrimüslime inanç hürriyeti tanıdı.

İSLAM’DA GAYRİMÜSLİM HAKLARI

İslâm devletinin, tebliğ mes’ûliyetini îfâ ve adâleti temin için fethettiği topraklardaki Ehl-i Kitâp ve Mecûsîler gibi gayrimüslimlere, belirli şartlar altında vatandaşlık verilir.

  • Mâbetlerine dokunulmaz.
  • İslâmî kâidelere muhâlif olduğu hâlde, kendi aralarında içki ve hınzır eti alışverişleri yasaklanmaz.
  • Aralarındaki şahsî ve husûsî hâlleri, cenâzeleri, evlâtlarının eğitimi gibi hususlarda hür bırakılırlar.

Sadece Müslümanlara zarar verecek tarzda din propagandası ve İslâm’a dil uzatma gibi hareketlerine müsaade edilmez.

Askerlik yapmalarına izin verilmediği hâlde, canları ve malları İslâm devletinin muhafazası altındadır. “Zimmî” kelimesi de buradan gelir. Yani onlar Müslüman idarenin zimmetindedirler. Bu sebeple, “cizye” öderler.

Tarihte, savaş gibi mücbir sebeplerle gayrimüslim tebaalarını korumaktan âciz kalan Müslüman idareciler, zimmîlere cizyelerini iâde etmişlerdir. Bu da gayrimüslimlerin hukukuna riâyetin muhteşem bir tezâhürüdür.[1]

OSMANLI’DA GAYRİMÜSLİMLERE VERİLEN HAKLAR

İnanç hürriyetinin teminâtı altında, Osmanlı topraklarında yüz binlerce Rum, Ermeni ve benzeri gayrimüslim unsurlar asırlar boyu burunları bile kanamadan, kiliseleriyle, ibadet serbestîsiyle hür olarak yaşamışlardır.

Birinci Cihan Harbi’nin sonunda yapılan nüfus mübâdelesi neticesinde, Anadolu ve İstanbul’daki birçok gayrimüslim Balkanlara, Yunanistan ve benzeri ülkelere göç etmiştir. Şu anda ülkemizde gayrimüslimlerin az olmasının sebebi mübâdeledir.

Mısır, Suriye ve Irak gibi ülkelerde ise 14 asırlık kesintisiz İslâm hâkimiyetine rağmen, ciddî rakamlarda hristiyan ve diğer gayrimüslim unsur, kültürlerini koruyarak var olmaya devam etmektedir.

İslâm’ın “kılıç zoruyla” yayıldığı iftirasını atan hristiyan dünyası ise, Endülüs ve Sicilya gibi asırlarca İslâm diyarı olmuş ve yüz binlerce Müslüman nüfusla hristiyan idareye geçmiş ülkelerde, zorla hristiyanlaştırma yapmışlardır. Direnen müslümanlar; “Kuzey Afrika’ya götürüyoruz.” denilerek kandırılmış, bindirildikleri gemilerden Akdeniz’e atılmış, soykırıma mâruz kalmışlardır. Akdeniz âdeta bir Müslüman mezarlığı olmuştur.

Yine İspanya’da zorla hristiyanlaştırılan tebaanın, sırf baskıcı idareyi hristiyan olduklarına inandırabilmek için, dükkânlarının önüne hınzır eti asmak mecburiyetinde kaldıkları nakledilmektedir.

Bugün İspanya ve Sicilya’da kayda değer bir Müslüman nüfus bırakılmamıştır.[2]

Aynı kandırma, zorlama ve fakirliği istismar gibi baskılar, hâlen Batılılar tarafından sömürülen Afrika ve benzeri coğrafyalarda maalesef devam etmektedir.

Tarihte Balkanlardaki ve Sovyet zulmü altındaki müslümanların, günümüzde de Çin işgali altındaki Müslümanların yaşadığı dînî baskılar, dehşet verici seviyededir.

İslâmiyet ise inancı kalbî bir karar olarak gördüğü için, ikrâha izin vermemiştir.

Ecdâdımız; İslâm’ın en güzel temsil ve tebliği demek olan nezih yaşayışlarıyla gayrimüslim tebaanın gönüllerine tesir etmiş ve bu sûretle, nasîbi olan nice gönüllerin kendi rızâ ve irâdeleriyle müslüman olmalarına vesîle olmuşlardır.

Dipnotlar:

[1] Bu hususta tafsîlâtlı mâlumat için “İnsaniyetçilik” prensibinin “Azınlık Hakları” bahsine bakılabilir. [2] Endülüslü Müslümanların gördüğü zulümler hakkında daha fazla mâlumat için şu adrese de bakılabilir: https://islamansiklopedisi.org.tr/moriskolar

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam Tefekkür Ufku, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM’DA GAYRİMÜSLİMLERİN HAKLARI

İslam’da Gayrimüslimlerin Hakları

İSLAM'DA İNSAN HAKLARI

İslam'da İnsan Hakları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.