İnsanlık Bizi Bekliyor

Atalarımız, “Alma mazlumun âhını, gökten indirir şahini!” demişler. Şahini de indirir, şahını da! Yeter ki Yüce Mevlâ’nın lütuf ve keremine layık olalım. Bestami Yazgan'ın kaleminden kıymetli bir makale...

İnsanlık çok sıkıştı, zulüm haddini aştı, zalimler yedi derya dolaştı. İnşallah mazlumun gözyaşı denizinden hürriyet güneşi doğmak üzeredir. Allah’la mazlumun duası arasında perde yoktur. Atalarımız, “Alma mazlumun âhını, gökten indirir şahini!” demişler. Şahini de indirir, şahını da! Yeter ki Yüce Mevlâ’nın lütuf ve keremine layık olalım.

Günü güne ekleyelim, zamanı çiçekleyelim. Dua, ümit ve gayretle güzel günler bekleyelim. Zulüm ateşi sönsün, mazlumun âhı dinsin, gönüller Hakk’a dönsün. Hak güneşi doğanda, karanlığı boğanda huzura ulaşalım; şu güzelim dünyada kol kola dolaşalım.

- Nefis kardeş, şair dünyanın bizi beklediğini söylüyor. Bu hususta ne düşünür, neler dersin?

- Şairler hayalperesttir ama bu sefer doğru söylemiş. Evet, dünya beni bekliyor; ben de dünyanın malını, mülkünü, altın ve mücevherinin benim olmasını bekliyorum. Siz sohbete devam edin değerli dostlar, ben dünyanın peşinden koşmaya başlıyorum.

- Dur hele nefis kardeş! Sohbet bitsin öyle gidersin! Korkma dünyanın bir yere gittiği yok!

- Sen öyle zannet akıl kardeş. Senin gibi birçok akıllı koşmaya başlamıştır bile. Duracak zaman değil, tutmayın beni!

- Nefis işi yanlış anladı. Şair, şehitler ve Caber bizi bekliyor diye açıklamış. Siz ne dersiniz akıl dostum?

- Atalarımız coşkun seller gibi üç kıta, yedi denize yürümüşler. Gittikleri her yere adalet mührü vurmuşlar. Gönülleri temizlemek için cami, bedeni temizlemek için hamam, aklı temizlemek için medreseden oluşan külliyeler yapmışlar. Zaman tersine dönünce Anadolu’ya sığınmak zorunda kalmışız. Geldiğimiz yerlerde kalan insanlar da bizden sonra gün yüzü görmemişler. Eski zamanların hasretiyle bizi bekliyor olabilirler.

- Evet gönül dostum sizi dinleyelim!

- Ben inleyeyim, siz dinleyin efendim. Akıl kardeşimizin anlattığı gibi kader bizi Anadolu’ya geri getirdi ama orada çok şey bıraktık çok! Geldiğimiz yerleri vatan kılmak için binlerce şehidimiz toprağa düştü. Onlar da bizin yolumuzu gözlüyorlar. Şimdi nefis burada olsa, “Bırak hayal kurmayı gönül kardeş! Ölü insanlar nasıl bizi bekleyebilir?” derdi. Hâlbuki şehitler ölmez! Onlar diridirler ama biz göremeyiz. Demem o ki; kimseyi bekletmek doğru değildir hele bu bekleyenler şehitlerse… Onları unutmak çok ayıp olur çok!

- Bir dakika dostlar! Akıl kardeşimiz söz almak istiyor galiba!

- Sadece şehitleri bırakmadık gurbette: camiler, minareler, kaleler de yetim kaldı biz gelince. Geçtiğimiz yıllarda gönül coğrafyamızda kayıtlı ülkelere bir geziye gitmiştim. Neler gördüm neler… Minare var, camisi yok. Temeli var, camiden eser yok. İmarethaneler, tekkeler ve medreseler perme perişan! Hepsi yetim ve öksüz çocuklar gibi boyun bükmüş, bizi bekliyor. Gerçi devletimiz son zamanlarda ata yadigârı birçok eseri ayağa kaldırdı ama yine de mahzun duruyor hatıralarımız.

- Sadece şehitler ve ata yadigârı eserler değil, insanlık da bizi bekliyormuş akıl kardeş! Ne dersin?

- Âh derim, eyvah derim. Nefis kardeş nasıl mal mülk telaşıyla koşup gittiyse, zalimler de yalan dolanla talan ediyor dünyayı. Demokrasi götüreceğim, diyor; ölüm yağdırıyor. Adalet maskesiyle zulüm yağdırıyor. En acısı, sadece insanı değil insanlığı öldürüyorlar.

- Gönül kardeş, dertlendin yine!

- Nasıl dertlenmeyeyim azizim? “Dağlar dağımdır benim,/ Gam ortağımdır benim./ Söyletmen tez ağlarım,/ Yaman çağımdır benim.” İnsanlar, hep alma peşinde! Veren elin alan elden üstün olduğunu unuttular. Aslında birikenle değil, verilenle var olacağımızın şuurunda olmalıyız. Her varlık gibi devletler de fânidir. Osmanlı devletimiz yıkıldı ama gönül saraylarında ağırlanmaya devam ediyor. Cümle mazlum, “Neredesiniz, ne zaman geleceksiniz?” diye soruyor bize.

- Ne zaman gideceğiz azizim?

- Önce kendimize geleceğiz, sonra ‘Ya Allah ya bismillah!’ deyip bir seher vakti çıkacağız yola. Asla vermeden mola, önce ‘ben’ kalesini sonra cümle zulüm kalesini yıkacağız sırasıyla. Gecenin en karanlık ânına geldik. Allah (cc) lütfederse bu ânı sabahın başlama zamanı yapabiliriz. “Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez.” demiş atalarımız. İnsanlık çok sıkıştı, zulüm haddini aştı, zalimler yedi derya dolaştı. İnşallah mazlumun gözyaşı denizinden hürriyet güneşi doğmak üzeredir. Allah’la mazlumun duası arasında perde yoktur. Atalarımız, “Alma mazlumun âhını, gökten indirir şahini!” demişler. Şahini de indirir, şahını da! Yeter ki Yüce Mevlâ’nın lütuf ve keremine layık olalım.

Aya, güneşe ve bütün kâinata hükmeden Allah (cc) için zor diye bir durum yoktur. O “Ol” der ve olur. Öyleyse “Şol gökleri kaldıranın,/ Donatarak dolduranın,/ Ol deyince olduranın/ Doksan dokuz adı ile…” deyip sözlü ve fiilî duayı kuşanıp çıkalım yola. Gönlümüze merhameti, yüreğimize cesareti, bileğimize gayreti nakşedelim. İslam’ın son muhafızı bizdik, inşallah bu vazife yine bize nasip olur.

Allah (cc) düşmanın gücünü noksan, bizim işimizi âsan eyleye; yepyeni zaferler ihsan eyleye!

BİZİ BEKLİYOR  

Asırlardır bayrak nöbeti tutan

Kefensiz neferler bizi bekliyor.

Döneceğiz diye gönül avutan

Hayberler, Caberler bizi bekliyor.

Vuruşarak edâ edelim farzı,

Yüce Mevlâ olsun bizlerden razı;

Vistül’de kılalım şükür namazı,

Camiler, minberler bizi bekliyor.

Dünyada isteriz ne rütbe ne şan,

Yardıma koşmaktır bize yakışan.

İnsanlık ağlıyor perme perişan,

Rahmanî seferler bizi bekliyor.

Alın teri, beyin teri dökelim,

Karanlığın bileğini bükelim.

Aydınlığın zirvesine çıkalım,

Muştulu seherler bizi bekliyor.

Korkunun ecele yoktur faydası,

Şehadet ümmetin kara sevdası.

Cihanı titreten tekbir nidası

Allahuekberler bizi bekliyor.

İman ile yenilensin ahitler,

Şahidimiz olsun şanlı şehitler.

Hedef Kızılelma, haydi yiğitler!

Üç tuğlu mehterler bizi bekliyor.

Bitsin bu ayrılık, bitsin bu sızı,

Hilal kucaklasın aşkla yıldızı.

Uyan ey İslam’ın son muhafızı!

Yepyeni zaferler bizi bekliyor.

Kaynak: Bestami Yazgan, Altınoluk Dergisi, Temmuz-2022, Sayı:437

İslam ve İhsan

HAYIRLI BİR ÜMMET MİYİZ?

Hayırlı Bir Ümmet Miyiz?

HAYIRLI ÜMMET OLMANIN İLK ŞARTI

Hayırlı Ümmet Olmanın İlk Şartı

DİN KARDEŞLİĞİ ÖRNEĞİ

Din Kardeşliği Örneği

İSLAM KARDEŞLİĞİ ŞUURU

İslam Kardeşliği Şuuru

İSLAM KARDEŞLİĞİ NASIL OLMALI?

İslam Kardeşliği Nasıl Olmalı?

İSLAM KARDEŞLİĞİYLE İLGİLİ 5 HADİS

İslam Kardeşliğiyle İlgili 5 Hadis

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.