İnsanları Islah Etme Metodu

İnsanlar nasıl ıslah edilir? İnsanları ıslah etme metodu...

Biz, Allâh’ın kullarını affedelim ki O da en fazla muhtâç olduğumuz bir günde bizi affeylesin. Yâni affede affede affa lâyık hâle gelelim.

İNSANLAR NASIL ISLAH EDİLİR?

Affedicilik ve kusurları örtmek de bir mü’minin fârik vasfı olmalıdır. Zîrâ çoğu zaman çirkinlikleri ortaya çıkarmanın hiçbir faydası yoktur, aksine pek çok zararı vardır. Günah ve hatâların üzerine bir şal atmak ise umûmiyetle daha faydalıdır. Böyle bir hareket, yanlışların yaygınlaşmasını ve gönüllerde kırgınlık meydana gelmesini önler. Aynı zamanda affedicilik, insanları ıslâh etme husûsunda daha tesirli bir metottur.

Diğer taraftan insan olarak herkesin hatâ ve kusuru vardır. Başkalarının hatâları yerine kendi kusurlarıyla meşgul olan kişi, daha faydalı bir iş yapmış olur. Böylece hem günahlardan kurtulur, hem de hatâlarını düzelterek olgunluğunu daha da artırır. Nitekim Peygamber Efendimiz:

“Başkalarının ayıplarıyla uğraşmayıp kendi ayıplarıyla meşgul olan kimseye müjdeler olsun!” buyurmuştur. (Ali el-Müttakî, XV, 865/43444)

Herkes kendi hatâlarının affedilmesini ve unutulmasını ister. Yanlışın verdiği mahçûbiyet ıztırâbından kurtularak doğruluğun selâmetine çıkmanın yollarını arar. Kendisi böyle düşündüğü hâlde bir kişinin, başkalarını affetmeyip kusurlarını araştırması ne kadar insafsızca bir davranıştır!

Biz, Allâh’ın kullarını affedelim ki O da en fazla muhtâç olduğumuz bir günde bizi affeylesin. Yâni affede affede affa lâyık hâle gelelim. Cenâb-ı Hak, âyet-i kerîmede kullarına sorar:

“…Allâh’ın sizi affetmesini istemez misiniz?..” (en-Nûr, 22)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İKİ MÜSLÜMAN GRUBUN ARASINI ISLAH EDEN HALİFE

İki Müslüman Grubun Arasını Islah Eden Halife

DİN VE DÜNYA ISLAHINDA KİLİT VASIFLAR

Din ve Dünya Islahında Kilit Vasıflar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.